ABD’den aldığı sınırsız destekle 40 binden fazla Filistinli sivili 11 ayda katleden İsrail’i durdurmak için İslam ülkelerinin artık eyleme geçmesi gerekiyor. Ticari ve sivil taşıma yapan uçak, gemi, karayolu taşıtlarının geçişine engel olacak yaptırımlar, İsrail’i felç ederek geri adım attıracak en etkili yöntem olarak öne çıkıyor. İsrail limanlarından denize açılan ya da İsrail limanlarına giden gemileri durdurabiliriz. İslam ülkeleri İsrail limanlarına uğrayan gemilere yasak koysun ve kendi limanlarına sokmasın.
CAN SİMİDİ DENİZ TİCARETİ
İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye 57 ülke bulunuyor. Temel amacı Filistin mücadelesini desteklemek olan İİT’e üye ülkelerin alacağı ortak bir karar, İsrail’in ulaşım ağlarını felç eder ve nefes alamaz hale gelir. Bunun için İsrail limanlarından çıkan ve İsrail limanlarına varmak üzere başka ülkelerden yola çıkacak bütün gemileri durdurmak gerekiyor. Müslüman ülkelerinin iktidar koltuklarında oturan hükümetlerin, alacakları bir kararla İsrail’e yük taşıyan gemilerin limandan çıkışlarına izin vermemesi ilk adım olabilir. Bu ülkelerin İsrail limanlarından çıkan gemileri de kendi limanlarına yanaştırmaması, soykırımcıyı durdurma konusunda kritik önem taşıyor.
Hayfa limanı.
YEMEN BİLE TEK BAŞINA ETKİLEDİ
Yemen’deki Husiler’in İsrail’e yük taşıyan gemilere yaptığı engellemelerin bile İsrail üzerinde ciddi etkileri oluşturması düşünüldüğünde, geniş kapsamlı bir ablukanın sonuç alıcı olması rahatlıkla beklenebilir. Husiler’in Kızıldeniz’deki müdahalesinin Süveyş’teki ticareti yüzde 85 azaltması olası ablukanın sonuçları hakkında fikir veriyor. Avrupa ve Asya ülkeleri arasındaki deniz ticareti güvenlik nedeniyle Ümit Burnu üzerinden yapılıyor. Gemi takip ve denizcilik analiz sağlayıcısı MarineTraffic verilerine göre; küresel deniz ticaretinin yüzde 15'inin yapıldığı Süveyş Kanalı'nda gemi trafiği, bu yılın ilk altı ayında yüzde 85 geriledi. Denizcilik şirketlerinin çoğunun rotasını kaydırdığı Ümit Burnu'ndan ticari gemi geçişleri yüzde 125 arttı.
MISIR VE SUUDİ ARABİSTAN ÖNEMLİ KONUMDA
Orta Doğu, Avrupa, Asya ve Afrika'daki birçok ülkenin ihracat ve ithalat için büyük ölçüde bağımlı olduğu Kızıldeniz hattı, özellikle Orta Doğu'dan Avrupa'ya ve Rusya'dan Asya'ya petrol ihracatı için önem arz ediyor. Doğu kıyısında Yemen’in yanı sıra Suudi Arabistan’ın da bulunduğu Kızıldeniz’in batı kıyısında ise Mısır, Sudan, Eritre ve Cubuti var. Konumu nedeniyle özellikle Mısır ve Suudi Arabistan’ın İsrail’e karşı tavır alması, Filistin’deki katliamların durması için soykırım yapan Siyonaziye büyük baskı oluşturur.
BASRA’DAKİ LİMANLARI DA KAPATIN
- Bölge ticaretinde önemli rol oynayan Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Irak ve İran’ın sahip olduğu konum ve ellerindeki imkânlar da, İsrail ile ticareti durdurmada hayati önem taşıyor. Basra Körfezi’ne kıyısı olan ülkelerin limanları, Orta Asya ve Uzak Doğu çıkışlı malların İsrail’e ulaşım aksının kilit noktalarında bulunuyor.
UÇUŞLAR RİSKLİ, TURİST ÇEKEMİYOR
Müslüman Ülkeler hava sahalarını İsrail’in sivil ve askeri uçuşlarına tamamen kapatsın. Çünkü; cephe savaşı yapamayacak kadar zayıf olan İsrail’in askeri gücü, ağırlıklı olarak hava savunma sistemleri ve buna bağlı teknolojik imkânlardan oluşuyor. Bu adım, Siyonist rejimin dünyadan izole olmasını sağlar. Savaş için ihtiyaç duyduğu cephane ve mühimmatın yanı sıra ticari mallara ulaşmasını da engeller. Gazze başta olmak üzere bütün Filistin kentlerinde aylardır katliam yapan İsrail, karşı karşıya kaldığı büyük güvenlik sorunu nedeniyle sivil uçuşlar bakımından emniyetsiz görüldüğü için turist çekemiyor. Ancak savaş malzemesi ve diğer ticari taşımaların önemli bir kısmı kargo uçaklarıyla Tel Aviv’deki havalimanına iniyor. Bölge ülkeleri hava sahalarını kapatırlarsa İsrail’e büyük bir darbe vurmuş olacaklar.
İsrail ile Ürdün arasındaki Ürdün Nehri Geçişi, İsrail’e kara yoluyla giren mallar için önemli bir sınır kapısı durumunda.
KARAYOLLARI DA KAPANIRSA NEFES ALAMAZ
İsrail’in işgal ederek hüküm sürdüğü topraklar, Müslüman devletlerle çevrili konumda. Komşu ülkeleri olan Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan İsrail ile kara sınırlarını ve yollarını tamamen kapatırsa soykırımcı, sadece deniz üzerinden dünyaya açılma imkânı kalır. Lübnan ile düşük yoğunluklu bir savaş yürüten İsrail; BM denetiminde olan Golan Bölgesi nedeniyle Suriye ile yıllardır gerginlik yaşıyor. Bu durumda, kara yolu irtibatını kesmeleri halinde İsrail’i köşeye sıkıştıracak iki devlet Mısır ve Ürdün’dür. Mısır, İsrail’in Afrika’ya, Ürdün ise hem Körfez ülkelerine hem de Basra Körfezi üzerindeki limanlara ulaşım koridoru konumunda. Bu iki ülkenin Filistin safında yer alması halinde, İsrail sadece Akdeniz'den nefes almak zorunda kalacak.
Alkışlanacak adımlar
İsrail’in ABD ve Avrupa’daki destekçileriyle birlikte işlediği soykırım suçuna karşı insani duruş sergileyen ülkeler de var. Filistin’i resmen tanıyan ve İsrail ile düşük seviyede ilişki yürüten ülkelerin yanı sıra aldıkları ekonomik kararlarla da İsrail’in tepkisini ortaya koyan ülkeler takdir topluyor.
- Türkiye, İsrail ile bütün ticareti durdurdu. İsrail'i ateşkese zorlamak amacıyla elindeki ekonomik kozu kullanan tek ülke olarak dikkat çeken Türkiye; 9 Nisan 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, 54 ürün grubunun İsrail'e ihracatını kısıtladı. 2 Mayıs 2024 tarihinde ise ihracat ve ithalat işlemlerinin tüm ürünleri kapsayacak şekilde İsrail ile ticareti durdurma kararı aldı. Filistin’deki soykırımın durması ve insani yardımların bölgele ulaşması için kritik adımlar atan Türkiye’nin tavrı, diğer ülkelere örnek olacak nitelikte.
Endonezya, talep edildiği takdirde Gazze Şeridi'ne barış gücü gönderebileceğini açıkladı. Geçtiğimiz haziran ayında Endonezya'nın yeni devlet başkanı olarak seçilen Prabowo Subianto, ülkesinin gerektiği takdirde Gazze'de ateşkesi uygulamak üzere barış gücü askerleri göndermeye hazır olduğunu söyledi.
- Kolombiya, tepki olarak İsrail’e kömür satışını durdurdu. İsrail hükümetine Gazze’deki çatışmayı sona erdirmesi için baskı yapmak amacıyla İsrail’e kömür ihracatını yasaklayan bir kararname imzalayan Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, “Gazze’de soykırım bitene kadar İsrail’e kömür yok” dedi.
Uzakdoğu ticaretini durdurmak kolay
İsrail; 2023’te 63 milyar dolar ihracat, 80 milyar dolar da ithalat yapmak üzere toplam 143 milyar dolarlık dış ticaret yaptı. 2023 yılı ihracatının yaklaşık yüzde 56’sını ABD ve Avrupa Birliği bölgesine yapan İsrail, büyük oranda ithalata bağımlı. Bunun nedeni üretim gücünün küçük çaplı işletmelerden oluşması ve hammadde kaynaklarına sahip olmaması. Bu bakımdan genel tüketiminin büyük kısmını ithal etmek zorunda kalıyor.
EN ÇOK İTHALATI ÇİN’LE
- İsrail’in en çok ithalat yaptığı ülke Çin olarak dikkat çekiyor. Çin’den geçen yıl 15 milyar dolarlık ithalat yapan İsrail, buna karşın Çin’e 3 milyar dolarlık ihracat yaptı. İsrail ile kayda değer ticareti bulunan diğer bir Uzak Doğu ülkesi ise Hindistan. Geçen yıl Çin ile 4 milyar dolarlık toplam ticaret yapan İsrail, 2 milyar dolar ihracat, 2 milyar doları ise ithalat yaptı. İsrail geçen yıl Güney Kore’den 2 milyar dolarlık ithalat yaparken, Hong Kong’a 2 milyar dolar ihracat yaptı.
BASRA VE KIZILDENİZ KRİTİK
İsrail’in geçen yıl Çin, Hindistan, Hong Kong ve Güney Kore ile yaptığı 30 milyar dolar civarındaki ticaretin tamamına yıkın bir bölümü Müslüman ülkelerin elinde bulunan Basra ve Kızıldeniz kıyılarındaki limanlardan geçiyor. Bu ticaret kanallarının kesilmesi, İsrail’in Asya ülkeleriyle olan alışverişini tamamen durdurur. Türkiye’nin yaptığı gibi diğer Müslüman ülkeler, hem İsrail ile ticareti tamamen durdurur hem de üçüncü ülkelere havalimanlarını, deniz limanlarını ve kara yollarını kapatırlarsa soykırımcıyı nefes alamaz hale getirir.
Zararlar dayanışmayla telafi edilir
Böyle bir ortak hareketten dolayı sıkıntıya girecek ülkelerin uğradığı kayıplar, karşılıklı dayanışmayla aşılır. Bu ise İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin birbiriyle olan ticaretini artırarak sağlanabilir. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın temel hedeflerinden biri, “İslam Dünyası'nın haklarını ve menfaatlerini korumak, üye ülkeler arasında ticaret dâhil birçok alanda işbirliği ve dayanışmayı güçlendirmek” olarak ifade ediliyor. Ancak teşkilat üyesi ülkeler arasındaki ticaret yüzde 20 civarında. Yani 57 İslam ülkesi, ticaretinin yüzde 80’ini Müslüman olmayan ülkelerle yapıyor. İslam ülkeleri, dünya nüfusunun yüzde 25'ine sahip olmalarına rağmen, küresel ekonominin yaklaşık yüzde 9'una sahipler ve dünya ticaretinden aldıkları pay yüzde 11 civarında.
Soykırımcı tedirgin
- Husiler’in İsrail varışlı ve İsrail limanlarından çıkış yapan yük gemilerini hedef alması, bölgeyi kan gölüne çeviren Tel Aviv yönetimi ile batılı destekçilerini tedirgin etmişti. Ancak Türkiye’nin şiddet içermeyen ekonomik yaptırımları, daha çok konuşulmaya başlandı. ABD ve Avrupa medyasının dikkatle izlediği Türkiye’nin yaptığı gibi benzer adımlar atması, İsrail üzerindeki baskıyı artırır. Müslüman ülkelerin bu adımları atması, hem eli kanlı soykırımcı Tel Aviv yönetimini hem de destekçisi ülkeleri zor durumda bırakabilir.
Batı 3 maymunu oynuyor
İnsan hakları ve temel hürriyetleri baz alan söylemleri ile kendisini “Medeniyetin parlak yüzü” olarak lanse eden Avrupa Birliği (AB), İsrail’in barbarlığını kınamaktan öteye geçemedi. İspanya gibi birkaç ülke hariç Avrupa, özellikle İngiltere, Fransa ve Almanya, İsrail’in ana destekçisi oldu. Liderleri her fırsatta Tel Aviv’e gitti, Filistin destekçilerini susturdu. İslam ülkelerinin soykırımı durdurmak için ABD ve Avrupa’ya değil kendilerine güvenmeleri gerekiyor. AB üyesi çok sayıda Avrupa ülkesi, İsrail’e başta askeri ve ekonomik olarak yardımlarını artırırken, sadece birkaç Avrupa ülkesi, “İsrail soykırım işliyor” deme cesaretinde bulunabildi. Geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamayla İspanya, Norveç ve İrlanda, Filistin devletini resmen tanıdı. Sonrasında ise Slovenya Filistin’i tanıma kararı aldı.
SOYKIRIMIN HAMİSİ ABD
ABD, İsrail’i durdurmak bir yana binlerce füze ve diplomatik, siyasi destekle soykırımın ana sponsoru oldu. 7 Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne yaptığı saldırılarda bugüne kadar 50 bin tondan fazla askeri teçhizat ABD'den sağlandı. ABD'den gelen askeri teçhizat toplam 500 askeri uçak ve 107 deniz sevkiyatı aracılığıyla taşındı.
Sesini yükseltenler örnek oldu
İsrail’in işlediği savaş suçları dünya genelinde tepki topladı. Güney Afrika Cumhuriyeti İsrail’i, Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) açtığı dava ile soykırım yapmakla suçladı. Başta Afrika ve Güney Amerika’dan çok sayıda devlet İsrail ile bağlarını keserek büyükelçisini geri çağırdı. Türkiye 4 Kasım'da Tel Aviv büyükelçisini geri çağırdığını duyurdu. Şili ve Kolombiya da Bolivya ile aynı gün yaptıkları duyuruyla İsrail'deki büyükelçilerini geri çağırdıklarını açıkladı. Ürdün Dışişleri Bakanlığı da 1 Kasım'da İsrail büyükelçisini geri çağırdığını bildirdi.
NAMİBYA KARASULARINI KAPATTI
Bahreyn Meclisi 2 Kasım'da yaptığı açıklamada, Bahreyn'in Tel Aviv'deki büyükelçisinin döndüğünü, İsrail'in Bahreyn'deki büyükelçisinin de ülkesine geri döndüğünü açıkladı. Honduras Devlet Başkanı Xiomara Castro 3 Kasım'da X platformuna yaptığı açıklamada Honduras'ın İsrail Büyükelçisi’ni geri çağırdığını duyurdu. Güney Afrika hükümeti de İsrail'deki büyükelçisini geri çektiğini ve ülkedeki diplomatik misyonuna son verdiğini duyurdu. Çad ve Namibya da İsrail’deki elçilik personellerini çekerek işgalci ile diplomatik bağlarını kestiklerini açıkladı. Namibya karasularını ve limanlarını da İsrail'e kapatarak tüm dünyaya örnek oldu.
ÜNİVERSİTE İNTİFADASI
- ABD'nin Columbia Üniversitesinde 17 Nisan’da başlayan üniversite gösterileri, polisin yüzlerce öğrenciyi gözaltına almasının ardından dünyanın dört bir yanına yayıldı. Yüz binlerce üniversite öğrencisi, kampüslerde kamplar kurdu. ABD ve Avrupa üniversitelerinde polisin sert müdahalesi, okullarının İsrail ile bağlarını kesmesini isteyen öğrencileri yıldırmadı.
BM ve UCM bu hakkı tanıyor
Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika’nın başvurusunu kabul ederek İsrail’i “soykırım sanığı” olarak yargılıyor. Birleşmiş Milletler, İsrail’in Filistinlilere karşı soykırım suçu işlendiğine dair somut kanıtlar olduğunu açıkladı. BM 200 sayfalık raporunda “İsrail Gazze’yi açlığa mahkum ediyor, keyfi şekilde tutukluyor, öldürüyor ve sakat bırakıyor” dedi. Bu nedenle İslam ülkelerinin ablukası için gerekli uluslararası dayanaklar da güçlü.
İslam ülkeleri uykuda
- İsrail'in Gazze'ye yönelik 7 Ekim 2023'te başlattığı soykırım, önceki katliamlar gibi İslam ülkelerinde halklar ve yönetimler arasındaki uçurumu bir kez daha ortaya koydu. Soykırımın başından beri İslam coğrafyasının çeşitli ülkelerinde yaşayan insanlar, boykot, yürüyüşler ve bağışlarla Filistin halkına destek olmaya çalışırken çoğu İslam ülkesi kınama mesajlarından öteye geçemedi.
KATAR VE MISIR'DAN ARABULUCULUK
Gazze'deki soykırımın durdurulması için diplomatik kanallar aracılığıyla aktif rol oynamak için çabalayan iki ülke Mısır ve Katar, ateşkes ve esir takası anlaşmasına ulaşılması için 11 aydır tüm diplomatik kanalları zorluyor. Ancak bu iki ülke tarafından yapılan bütün girişimler sonuçsuz kaldı. İsrail'in Gazze-Mısır sınırındaki Philedelphia koridorunu işgal etmesi, Mısır tarafından egemenliğine yönelik bir saldırı olarak algılandı. Kahire yönetimi, bu süreçte Refah Sınır Kapısı'nı tamamen kapatmakla yetinerek işgale karşı somut bir adım atamadı.
Mart ayında, İsrail tarafından Suriye'nin başkenti Şam'daki İran Başkonsolosluğu’nu hedef alan ve üst düzey İranlı komutanların öldüğü saldırı ve 31 Temmuz'da Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye'nin Tahran'da suikastle öldürülmesi iki taraf arasındaki gerilimi artırdı. İran, ilk saldırıdan sonra Nisan ayının sonlarında, günler önce nasıl yapacağının bilgisini verdiği bir saldırıyla İsrail'e cevap verdi.
İRAN TEHDİTLERİNİ SÜRDÜRDÜ
İran Devrim Muhafızları (DMO) İsrail işgali altındaki topraklara onlarca füze ve drone ile saldırı düzenledi ancak bu füze ve dronların büyük kısmı ABD ve İsrail hava savunma sistemleri tarafından imha edildi. Heniyye'nin öldürülmesine karşı ise İran'dan henüz sözlü tehditler dışında bir cevap gelmedi. İsrail'e bu süreçte en fazla zarar veren İran etkisindeki güç ise Yemen'deki Husi militanlar oldu. Husiler, 7 Ekim'den beri Kızıldeniz'den İsrail'e mal taşıyan neredeyse her gemiyi hedef alarak deniz ticaretini felç etti. Husilerin saldırıları sonucunda İsrail'in Eylat Limanı, çalışmalarını sonlandırmak zorunda kaldı.
Ablukayı bozan suç ortağı ilan edilsin
Gazze'deki soykırım süreci öncesi İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi beklenen Suudi Arabistan'ın bu süreçte suskun kalarak olan biten karşısında resmi bir yorum yapmaktan bile kaçınması dikkat çekiyor. Riyad yönetimi, etkisi altındaki İslam İşbirliği Teşkilatı'nı (İİT) liderler düzeyinde sadece bir kez 11 Kasım 2023’te toplantıya çağırabildi. Arap Birliği, Körfez İşbirliği Teşkilatı da sonuç alıcı hiçbir adım atamadı. İsrail ablukasına destek vermeyen ya da ablukayı bozacak politika yürüten İslam ülkeleri artık gerekirse dışlanmalı, suç ortağı ilan edilmeli.
Mağrib Birliği toplanamadı
Kuzey Afrika'daki İslam ülkelerini oluşturan Fas, Cezayir, Tunus, Libya ve Moritanya, kendi aralarında yaşadıkları sorunlar yüzünden "Mağrib Birliği" çatısı altında bile toplanamıyor. Gazze soykırımı öncesi İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Fas'ta, halk tarafından defalarca Gazze'ye destek eylemleri düzenlendi. Bu eylemlerde ilişkilerin yeniden kesilmesi talep edildi. Ancak Fas'taki kraliyet yönetimi bütün bu çağrılara kayıtsız kaldı. Fas ile Batı Sahra sorunu nedeniyle gerilim yaşayan Cezayir ise BMGK'ya birkaç kez ateşkes tasarısı sundu ancak bu tasarıların tamamı ABD'nin vetosuna takıldı.
İslam ordusu kurulmalı
İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesindeki 57 ülkenin nüfusu 2 milyardan fazla. Bu ülkelerin aktif asker sayısı 17 milyon 577 bin. Sadece Türkiye’de TSK ve jandarmadaki personel sayısı 600 bini geçiyor. Pakistan’ın 1,7 milyon, Mısır’ın 1 milyon 220 bin, İran’ın 1 milyon askeri var. İslam ülkeleri masada olabilmek için sahada olmalı gerekirse bir İslam ordusu kurulmalı. Müslüman ülkelerin sahip olduğu imkânlar NATO benzeri bir askeri gücün kurulması için yeterli. Kurulacak ordu, Gazze başta olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarında zulümleri önler.