Biliyorum ki yazının başlığını okuyunca milyonlarca vatansever rahatsız oldu.
Evet, 15 Temmuz'un 8. senei devriyesi olan Pazartesi günü, CHP'li Atakum Belediye Başkanı ilçenin muhtelif yerlerine 15 Temmuz haftasında "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" yazan pankartı astığında ben de rahatsız olmuştum.
Durumu sosyal medyaya ve haberlere taşımadan önce, şehri yöneten mülki amirlere ve seçilmişlere bizzat telefonlarına resimli mesaj göndererek bu korkunç durumla ilgilenmelerini rica ettim. Aradan bir gün geçmesine rağmen kimse ilgilenmeyince, durumu önce sosyal medyaya, sonra da haber sitelerine taşıdık.Tabii benim gibi hassasiyet gösteren kişi sayısının az olduğunu görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. Daha sonra Ankara'daki en yetkili kişilere durumu ilettik.
Çok uzun ayrıntılara girmeden ne olduğuna geçmek isterim.
NE OLDU?
Şehri yöneten atanmış ve seçilmişlere durumu acilen bildirirken, oldukça kızmışlar.
Nedeni ise; hemen bir araştırma yapılarak, o darbeye ve darbecilere selam çakan pankartın 15 Temmuz'dan önce asıldığı, ama benim sanki 15 Temmuz'da asılmış gibi algı yaratmaya çalıştığım yönünde ifadeler kullanmaları. (Özürleri kabahatlerinden büyük.) Utanmasalar bizi suçlu ilan edecekler.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada FETÖ/PDY Lüksemburg yapılanması içerisinde üst düzeyde sorumlu olarak faaliyet gösterdiği tespit edilen ve şuanda Pensilvanya'da kaçak yaşayan bir teröristin kardeşi, isterse bu pankartı 1 yıl önce assın. Siz ne anlar? Ne hissedersiniz?
Sonuçta 15 Temmuz haftası orada mıydı? Evet. Amaçlarına ulaştılar mı? Evet. Afişin fotoğraflarını 15 Temmuz'da çekip Pensilvanya'ya kadar göndermişler midir? Neden olmasın ki!
Belediye Başkanının bu durumunu devletin ilgili kurumları biliyor mu? Evet! Ama konu 15 Temmuz haftası "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" yazan bir pankart asabilme cüretidir?
Siz, özellikle 15 Temmuz haftası karşınıza üzerinde vatan hainlerinin darbe girişiminde parola olarak kullandıkları "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" sözünün yazdığı bir pankartı görseydiniz ne düşünürdünüz? Aklınıza ne gelir?
Başka bir husus da, bu pankartlar konusunda Atakum Belediyesi’nin ilgili kurumlar tarafından uyarıldıktan sonra bir günlüğüne kaldırılıp ertesi günlerde yeniden "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" pankartının asılması olayı! İnsanın aklına bu cesareti nereden, kimlerden buluyor diye geliyor?
İşin acı tarafı ve en can alıcı noktası ise, afislerin kaldırılması için durumu ilettiğim iki yetkili afişleri asan Atakum Belediye Başkanını, Samsun Valisi'nin 17 Temmuz'da en özel makamında, AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ise olaydan kısa bir süre sonra jet hızıyla randevusunu kabul edip makamında hediye takdim ederek kahkahalarla poz vermesidir.
Samsun Valisi ziyareti alelacele sosyal medya hesaplarından duyururken, ziyarete gelen Belediye Başkanı'nın ise bu ziyareti sosyal medya hesaplarında paylaşmaması da incelenmesi gereken ayrı bir konu olarak karşımıza çıkıyor.
Daha kendi AK Parti belediye başkanlarını, Cumhur İttifakı'nın BBP ve MHP'li belediye başkanlarını kahkahalarla kabul etmeyen, istişare yapmayan, "birlikte yöneteceğiz" diyemeyen Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, ilk pozunu "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" afişlerini asan CHP'li Belediye Başkanıyla “kahkahalı” vermesi de kafalarda soru işaretlerine neden oldu.
Sadece kahkahalı pozla kalsa iyi; sonrasında sosyal medyalarında methiyeler düzerek paylaşmışlar. "Ahenk" ile birlikte el ele vererek çalıştıklarını ifade etmişler.
Sormazlar mı adama hayırdır! “Bu neyin kardeşliği böyle? Kardeşlik hukukunuz nereye dayanıyor?diye.
Ayrıca vicdanları yaralayan bir ayrıntı daha dikkat çekiyor:
Samsun Valisi, kendisini ziyarete gelen misafirleri üç sınıfa ayırır. 1. sınıf, hemen girişte bulunan asil ve kahraman milletimizi, gazetecileri kabul ettiği en düşük koltuklu makam. 2. sınıf, STK temsilcilerini kabul ettiği makam masalı alan. 3. sınıf ise 15 Temmuz’da "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" afişlerini asan Atakum Belediye Başkanı, bakanlar, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri vs. gibi üst düzey kişileri kabul ettiği en yüksek makam.
15 Temmuz haftası ve sonrası bu yapılan olaylarla ne anlatılmaya çalışıldı? Kimlere neyin mesajını verildi?
Devam edecek...
Sevgi ve Saygılarımla,
Said Çetintaş