Almanya’da seksen civarında üniversite varken bizde iki yüz civarında üniversite var. Türkiye gençlerinin eğitimi için büyük maddi külfet üstlenmiş, fedakarlık yapmıştır yapmasına ama sonuç hiçte beklenen gibi olmamıştır.Almanya ve gelişmiş ülkeler gençlerinin mesleki eğitimine öncelik vermektedir.Türkiye de doksanlı yıllar da İmam Hatip Liselerinin önünü kapatabilmek için mevcut Meslek Sanat Liselerinin mesleki alanda üniversitelere girişleri engellenerek önü kesilmiş, ortaya garip bir durum çıkmıştır. Her ile üniversite açılarak yüksek öğretim gençlerin iline ilçesine taşınmıştır. Ancak, bu durum ismi ve içeriği belirsiz, hayatta karşılığı olmayan, gereksinimlerin çok üzerinde bölümlerden mezun olanların işsiz kalmasına sebep olmuştur. Bu durum, fiili olarak meslek öğrenmelerinin önünü almıştır. Aileler, çocuklarını okutmak adına tüm imkanlarını kullanarak kendilerini paralamışlardır. Ancak, bazıları şimdi mesleksiz ve işsiz çocuklarının psikolojik sorunlarıyla uğraşmaktadırlar! İşsizler ordusu oluşmuştur! Gençler, çiftçilik gibi temel meslekleri bile öğrenemez hale gelmişlerdir!
"Bir ağaç yaşken eğilir"
Bu şekilde mesleksiz işsizler ordusu doğmuştur! Sonrasında, "Afganlar, Suriyeliler olmasa çalıştıracak adam bulamayız" diye yakınılmaktadır!
Hiç vakit kaybetmeden Anadolu’nun her köşesinde açılan üniversitelerin gereksinimlerin çok üzerindeki bölümlerini iki yıllık “meslek yüksek okulu”na dönüştürülerek, gençlerimiz meslek sahibi yapılmalıdır! Üniversite yöneticileri, bulundukları illerdeki sanayicilerle bir araya getirilmeli ve ortak projeler geliştirmelidirler! Buna keçi çobanlığı da dahil edilebilir. Bazı üniversiteler, bu konuda örnek çalışmalar yapmaktadırlar. Uşak Üniversitesi, bunu başarmıştır. Üniversite rektörü, matematik alanında dünya bilim insanları arasında adını yazdırmış değerli Prof. Dr. Ekrem Savaş ve çalışma arkadaşları, Uşak sanayicileri ile bir araya gelerek proje geliştirmişler ve mezun olan gençler, iş garantili eğitimlerine devam etmektedirler. Alın size örnek. Uşak Üniversitesi, bu işi nasıl başarmıştır? Konuşun, görüşün, üniversitenizde uygulayın. Dünyayı yeniden keşfetmiyoruz!
İşsizlik özellikle Anadolu’da insanları asgari ücretin altında çalışmaya zorlamaktadır. Emtia fiyatlarını aralarında belirledikleri haberlerini duyduğumuz üç harflilerin bir şubesinde çalışan bir işçi, "asgari ücretten parayı hesabımıza yatırıyorlar, biz de yatırdıkları parayı ATM’den çekip bir bölümünü iade ediyoruz" demişti. Böyle bir şey nasıl olur? Neden şikayet etmiyordunuz, diye sorduğumda ise maalesef "şikayet edenler o şehirde bir daha iş bulamıyor, birbirlerine haber veriyorlar, şikayet eden adeta mimleniyor" demişti! Sanki İstanbul’un orta yerinde böyle şeyler yaşanmıyor mu? Maalesef yaşanıyor. Özel okullarda kadrolu öğretmenin otuz beş bin lira aldığı bir yerde, aynı işi yapan yedek öğretmenlerin sekiz, on bin lira civarında ücret aldığı haberlerini sıkça duymaktayız! Kütahya’nın bir ilçesinde tekstil işçilerinin 10-12 saat çalıştırıldıkları ve asgari ücretin üçte bir oranının bile altında ücretlendirildiklerini duyduğumda, nerede vicdan, nerede kul hakkı, nerede devlet görevlileri diye sormuştum! İnsanların işsizliğinden yararlanarak haklarını gasp etmek hangi ahlaka, hangi vicdana sığar? Ve gerek Anadolu’da gerekse İstanbul gibi büyük şehirlerde yöneticiler, yetkililer bu durumu görmüyorlar mı? Görüyorlarsa nasıl sessiz kalıyorlar, vicdanları nasıl elveriyor, anlamak mümkün değil! Bu şekilde uygulama yapanlar, çalışanların emeğinin karşılığını çalanlar bu gücü nereden alıyorlar?
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyerek ilgilileri, yetkilileri doğru yaptıklarında desteklemek, yanlışlarında ise uyararak yanlışlarını düzeltmelerine katkı sunmak kardeşlik ve vatandaşlık görevi ve sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.
İnşallah doğru bildiklerimi yazmaya devam edeceğim!
Vesselam