Yusuf KAPLAN
Köşe Yazarı
Yusuf KAPLAN
 

Çöl büyümesine gül devrimi vaktidir…

MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) akademik yaz kampları bütün hızlıyla sürüyor: Entelektüel ve akademik hayatımıza kalite ve seviye, eğitimimize ruh, hayatımıza kardeşlik ruhu kazandırıyor... Bugün ben aradan çekileceğim ve sizi MTO’muzun en parlak talebelerinden Hayrunnisa Karaman kardeşimin Çorum Kampı izlenimlerini yazdığı şiir gibi akan metniyle başbaşa bırakacağım. Zihin açıcı, dura düşüne, derinlemesine nefes alıcı okumalar… *** Dedem yıllarca fısıldadı kulağıma, “sen dikenler içinde gül olacaksın! Güller içindeyse apayrı bir gül.” “Ahlâkımız, felsefemiz dekadansın (tefessühün, çözülmenin) formlarına dönüştü. Karşı-devrim, sanattır,” diyen Nietzsche’nin sözüne bir nazîre ile MTO’da biz “rağmen devinim toparlanmaktır,” hareketindeyiz. Durağanlığa rağmen aksiyon, hayattan kopmaya rağmen, hayatlanmak. Çöl büyüyor ve çöldür büyüten, gül devrimi vaktidir Gurûb vaktidir ve şafak attıracaktır; gül dönüyor… Bizim de hasat vakti bellediğimiz MTO akademik yaz kamplarında Çorum’da Siyaset Düşüncesi / Tarih Tasavvuru kampına duruyoruz. *** Yollar insanları birler. Rumeysa Çetin kardeşimle beraber bir ekip olduk. Ankara’da Hacı Bayram’da nefes aldık, sonrasında Çorum’a ulaştık. Han programı ve ardından MTO’da kökleşmiş ve MTO’ya kök vermiş olan aynı zamanda, tanışma gecemiz oluyor. İnsan biricik, bunu bildik. Yüzlerine, g/özlerine baktığımda İstanbul özlemimi tazeleyen insanlar var bu arada. Gece kıymetle diğer güne gebelenir… *** Makale sunumları vaktidir. Bu kamplarda doruklarımıza kadar doyuyoruz. Çoğu zaman da açlığımızı iliklerimize kadar fark ediyoruz. Tazeleniyoruz… Hem akademik kaliteyi tanıma ve akademinin ruhsuzluğunu “tanımama”, hem ruh doyumunu hem uhuvvet bağlarını yaşama bakımından bir “beşinci mevsim” yaşıyoruz bu anlarda. (Gürkan Gürarı) kardeşimizden açılımla Makale sunumlarından “bir kısım” aktarıyorum: “Kutsalın sırrı, yolculuğu kendinde açımlar.” … “Din, kendimize zuhur etmemizi sağlar.” *** Kendi küçüklüğümü iliklerime kadar hissettiğim ve küçüldükçe küçüldüğüm aynı vakitte büyüdükçe büyüdüğüm, âlemi aşan hilkatimle ilimdeki noktayı bulmayan hâlimi bir arada yaşadım. “Âlem, alemi değiştirir. Onun farklı bir yaşam formuna dönüştürür.” (G.G) Yaşadım, bunu. “Yıldız doğuracak” kadar.. *** Gecesinde Çorumlu Obası’na gidiyoruz. Dinliyoruz şiiri… *** Oba dönüşünde Sümeyra hocamla nefis ve kışkırtıcı bir muhabbetle dönüyoruz, seyirdir bu. Tatil kelimesidir başımı döndüren. Arapça ufku gösteren bir dil. G/öz dilidir. Aklın, dilin kalbi. Öze akıcı. - عطلة (Tatil) ile “durdurmak تعطيل kelimesi, Arapça’da aynı köke dayanır. Ve (تعطيل) işlemez hale getirmek, ihmal etmek”manalarıyla kâim. İnanılmaz. Bizim köleliğini gözlediğimiz “tatil: duraklamak”, yerde debelenenler içindir. Esfelde koşmak, koşmak! Yorucu bir durumdur, yoğurmaz çünkü. Yolda “seyreden” ve ufukta süzülen insan için tatil bir aldatmacadır. Bu tatil bahsi idi. Bir seyir daha: Yazmasaydı, toprağa düşmezdi insan. Yazmasaydı toprağı düşünmezdi insan. Yazmak kalemle değildir yalnız dendi. Nefesle yazılır mesela. Nefesle… Ne yazıyorsun? -bilmem, bilmediğimi. -bilmem bilmediğimi. *** İskilip’te şimdi şehirde yazılanı okuyacağız. Atıf Hoca, bir yazıdır toprakta. Ve güneşin idamı saklıdır zincirleriyle. *** Şeyh Yavsî Camii’nde halkalandık. Yusuf Hocamızın sözleriyle yazılan şuydu: “Zihni inşa etmek mekanı inşa etmekten geçer. Mekân, ilahi hakikatin hayatlaşması, zamanın soyutlanmasıdır. -insan, mekânla zikri tutar. Zikrini diri tutar. Unutmaz. Hatırlamaz da. Çünkü hatırlamak unutmakla; tezekkür nisyânla ve nisyândandır- “Felsefe, hatırlamaktır” der Eflatun. Yaratılışın sırrı nisyan etmemektir. İsyan, olur. Unutan unuttuğunu bilmez ama isyan eden farkındadır. (…) Şehirde, durun, oturun, dinleyin. Şehirde nefes alırsanız şehir size nefes verir. Unutulmayan şey, yaşanandır, solunandır. Zamanı mekânı, mekânla ve mekânda aşıyorsun.” Bu son cümlenin zikrinin camide oluşu zihne şimşek davet edicidir. “Zamanı mekânı, mekânla ve mekânda aşıyorsun.” *** Cami; toplama, toparlanma, sırra kıyama durma: aşma, öteleri g/özlediğimiz, “rûh’unda bulunduğumuz” mekân ve mekân ötesidir. *** “Süleymaniye inzivadır, insanı kâmilin zirvesidir. İnziva, kendimize hâkim olduğumuzu gösterir.” Tüm bunların yanında -Emine teyzem “yazdı” “Sarığı için idam edilenleri de gördük, Sarığıyla yatanları da..” Vesselâm...
Ekleme Tarihi: 30 Ağustos 2024 - Cuma
Yusuf KAPLAN

Çöl büyümesine gül devrimi vaktidir…

MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) akademik yaz kampları bütün hızlıyla sürüyor: Entelektüel ve akademik hayatımıza kalite ve seviye, eğitimimize ruh, hayatımıza kardeşlik ruhu kazandırıyor...

Bugün ben aradan çekileceğim ve sizi MTO’muzun en parlak talebelerinden Hayrunnisa Karaman kardeşimin Çorum Kampı izlenimlerini yazdığı şiir gibi akan metniyle başbaşa bırakacağım. Zihin açıcı, dura düşüne, derinlemesine nefes alıcı okumalar…

***

Dedem yıllarca fısıldadı kulağıma, “sen dikenler içinde gül olacaksın!

Güller içindeyse apayrı bir gül.”

“Ahlâkımız, felsefemiz dekadansın (tefessühün, çözülmenin) formlarına dönüştü. Karşı-devrim, sanattır,” diyen Nietzsche’nin sözüne bir nazîre ile MTO’da biz “rağmen devinim toparlanmaktır,” hareketindeyiz.

Durağanlığa rağmen aksiyon, hayattan kopmaya rağmen, hayatlanmak.

Çöl büyüyor ve çöldür büyüten, gül devrimi vaktidir

Gurûb vaktidir ve şafak attıracaktır; gül dönüyor…

Bizim de hasat vakti bellediğimiz MTO akademik yaz kamplarında Çorum’da

Siyaset Düşüncesi / Tarih Tasavvuru kampına duruyoruz.

***

Yollar insanları birler. Rumeysa Çetin kardeşimle beraber bir ekip olduk.

Ankara’da Hacı Bayram’da nefes aldık, sonrasında Çorum’a ulaştık.

Han programı ve ardından MTO’da kökleşmiş ve MTO’ya kök vermiş olan aynı zamanda, tanışma gecemiz oluyor.

İnsan biricik, bunu bildik.

Yüzlerine, g/özlerine baktığımda İstanbul özlemimi tazeleyen insanlar var bu arada.

Gece kıymetle diğer güne gebelenir…

***

Makale sunumları vaktidir.

Bu kamplarda doruklarımıza kadar doyuyoruz. Çoğu zaman da açlığımızı iliklerimize kadar fark ediyoruz. Tazeleniyoruz…

Hem akademik kaliteyi tanıma ve akademinin ruhsuzluğunu “tanımama”, hem ruh doyumunu hem uhuvvet bağlarını yaşama bakımından bir “beşinci mevsim” yaşıyoruz bu anlarda.

(Gürkan Gürarı) kardeşimizden açılımla Makale sunumlarından “bir kısım” aktarıyorum:

“Kutsalın sırrı, yolculuğu kendinde açımlar.”

“Din, kendimize zuhur etmemizi sağlar.”

***

Kendi küçüklüğümü iliklerime kadar hissettiğim ve küçüldükçe küçüldüğüm aynı vakitte büyüdükçe büyüdüğüm, âlemi aşan hilkatimle ilimdeki noktayı bulmayan hâlimi bir arada yaşadım.

“Âlem, alemi değiştirir. Onun farklı bir yaşam formuna dönüştürür.” (G.G) Yaşadım, bunu.

“Yıldız doğuracak” kadar..

***

Gecesinde Çorumlu Obası’na gidiyoruz.

Dinliyoruz şiiri…

***

Oba dönüşünde Sümeyra hocamla nefis ve kışkırtıcı bir muhabbetle dönüyoruz, seyirdir bu.

Tatil kelimesidir başımı döndüren.

Arapça ufku gösteren bir dil.

G/öz dilidir. Aklın, dilin kalbi. Öze akıcı.

- عطلة (Tatil) ile “durdurmak تعطيل kelimesi, Arapça’da aynı köke dayanır. Ve (تعطيل) işlemez hale getirmek, ihmal etmek”manalarıyla kâim.

İnanılmaz.

Bizim köleliğini gözlediğimiz “tatil: duraklamak”, yerde debelenenler içindir.

Esfelde koşmak, koşmak! Yorucu bir durumdur, yoğurmaz çünkü.

Yolda “seyreden” ve ufukta süzülen insan için tatil bir aldatmacadır.

Bu tatil bahsi idi. Bir seyir daha:

Yazmasaydı, toprağa düşmezdi insan.

Yazmasaydı toprağı düşünmezdi insan.

Yazmak kalemle değildir yalnız dendi. Nefesle yazılır mesela. Nefesle…

Ne yazıyorsun?

-bilmem, bilmediğimi.

-bilmem bilmediğimi.

***

İskilip’te şimdi şehirde yazılanı okuyacağız.

Atıf Hoca, bir yazıdır toprakta.

Ve güneşin idamı saklıdır zincirleriyle.

***

Şeyh Yavsî Camii’nde halkalandık.

Yusuf Hocamızın sözleriyle yazılan şuydu:

“Zihni inşa etmek mekanı inşa etmekten geçer.

Mekân, ilahi hakikatin hayatlaşması, zamanın soyutlanmasıdır.

-insan, mekânla zikri tutar. Zikrini diri tutar. Unutmaz. Hatırlamaz da. Çünkü hatırlamak unutmakla; tezekkür nisyânla ve nisyândandır-

“Felsefe, hatırlamaktır” der Eflatun. Yaratılışın sırrı nisyan etmemektir.

İsyan, olur.

Unutan unuttuğunu bilmez ama isyan eden farkındadır.

(…)

Şehirde, durun, oturun, dinleyin.

Şehirde nefes alırsanız şehir size nefes verir.

Unutulmayan şey, yaşanandır, solunandır.

Zamanı mekânı, mekânla ve mekânda aşıyorsun.”

Bu son cümlenin zikrinin camide oluşu zihne şimşek davet edicidir.

“Zamanı mekânı, mekânla ve mekânda aşıyorsun.”

***

Cami; toplama, toparlanma, sırra kıyama durma: aşma, öteleri g/özlediğimiz, “rûh’unda bulunduğumuz” mekân ve mekân ötesidir.

***

“Süleymaniye inzivadır, insanı kâmilin zirvesidir.

İnziva, kendimize hâkim olduğumuzu gösterir.”

Tüm bunların yanında -Emine teyzem “yazdı”

“Sarığı için idam edilenleri de gördük, Sarığıyla yatanları da..”

Vesselâm...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yirmidortsaathaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi