Müslümanlar hep savunmada.
Sürekli atakta, sürekli atılımda olmaları gerekirken hep savunmada Müslümanlar.
Savunmada kaldığınız sürece -tabir caizse- sürekli “gol yeme” tehlikesi ile karşı karşıyasınız demektir.
Defanstan çıkıp, ofans’a geçildiği takdirde, oyunun kazanılma ihtimali olabilir.
Yoksa baştan kaybetmeye mahkûm kalırsınız.
***
Bu oyun metaforu, ofans, defans metaforları meseleyi çok iyi anlamımızı sağlayacak metaforlar.
Özgüveni olan toplumlar, savunmada olmazlar. Sürekli önlerine bakarlar, atakta olurlar. Arkalarına bakmadan dört nala hedefe koşarlar…
Türkiye’nin seküler kesimleri her yerde, bütün mecralarda sürekli saldırı hâlindeler. Türkiye’nin İslâmî kesimleri ise, bu seküler kesimlerin saldırılarına, saldırganlıklarına cevap yetiştirmekle meşguller.
Enerji ve zaman kaybı bu oysa.
Sadece enerji ve zaman kaybı olsa, bu, telafi edilebilir.
Bir de ruh da, özgüven duygusu da kaybediliyor. Ki ruh kaybı, özgüven kaybı yok oluşun temellerinin atılması demektir.
Seküler kesimlerin her geçen gün saldırı üstüne saldırı üretmesi, İslâmî kesimlerin de bu saldırılara cevap yetiştirmek için kendilerini sürükli savunma pozisyonuna sürüklemesi, oyunun daha başından kaybedilmesi demek.
Tek bir taraf için değil, iki taraf için de.
Burada ayartıcı, yok edici bir kör döğüşü var: Kimse birbirini anlama derdinde değil.
Büyük bir iletişimsizlik sorunu yaşanıyor aslında.
İki asra yakın bir zaman diliminde yaşanan bir iletişimsizlik sorunu bu.
Dün, “İslâm iletmeye engeldir” diyen Garpçılarlar, “İslâm ilerlemeye engel değildir” diyen Osmanlıcılar, İslâmcılar ve Türkçüler aynı yerde (ilerleme’yi dolayısıyla özneleştiren, İslâm’ı, dolayısıyla kendilerini nesneleştiren bir mevzi’de) duruyorlardı.
Zihinleri aynı işliyordu ama sanki farklı şeyler söylüyormuş gibi birbirleriyle kör kütük bir şekilde kavga ediyorlardı. İletişimsizliğin zaferi!
Günümüzde de aynı iletişimsizlik bütün hızıyla ve ayartısıyla sürüyor: Hiçbir taraf diğer tarafın ne dediğini anlamıyor, anlama kaygısı gütmüyor bile.
Bir taraf sürekli saldırıyor, diğer taraf sanki suçluymuş gibi, suçluluk psikolojisine girerek, savunmada kalıyor ve karşı tarafın saçma sapan saldırılarına cevap yetiştirmeye çalışıyor.
Türkiye’nin bütün kesimlerinin en temel sorunu aşağılık kompleksidir.
Laikler, Batıya karşı aşağılık kompleksinin dibini bulmuş durumdalar.
İslâmî kesimlerse Batı’yı filan taktıkları yok. Ama onların içimizdeki uzantıları Batıcılara karşı aşağılık kompleksiyle yaklaşıyorlar.
İnanılır gibi değil.
***
Özelde Ak Parti’nin, genelde Türkiye’deki bütün İslâmî kesimlerin en temel sorunu, savunma psikolojisiyle hareket ediyor olmalarıdır.
Savunma psikolojisi, psikolojik üstünlüğü kaybetmeniz anlamına geliyor. Bu da eziklik psikolojisiyle hareket etmeye yol açıyor.
Savunma psikolojisiyle, eziklik psikolojisiyle aslâ kazanamazsınız. Kazansanız bile kazana kazana kaybedersiniz.
İslâmî kesimler, psikolojik üstünlüğü ele geçiremedikleri sürece, sadece sosyoloji değil İslâm’ın kendisi de sürekli kan kaybetmeye devam edecektir.
Oysa sekülerizmin bu topraklarda özgün bir tarihi, hafızası ve geçmişi yoktur. En fazla yüz yıllık bir tarihi vardır. Tanzimat’ı bu sürece kısmen dahil edebiliriz. Peki, nedir bu? Köksüzlüktür. Köksüz ağaç meyve vermez!
İkincisi de, sekülerizm bu toprakların ürünü değildir; bu topraklarda din katına yükseltilmeye kalkışılan sekülerizm / laikçilik, Batı’nın karikatürüdür, gölgesidir; gerçek değil, taklittir!
Asıl eziklik psikolojisine seküler kesimlerin kapılması gerekir aslında!
Bizim trajedimiz, trajedimizin komediye dönüşmesi ve bütün duyma, düşünme ve harekete geçme melekelerimizi iptal etmesi. Bir toplumun çıldırarak intiharın eşiğine sürüklenmesi bu.
Müslümanlar, savunma ve eziklik psikolojisinden çıkamadıkları sürece İslâm kan kaybetmeye devam edecektir. Bunun yolu, hem İslâm’ı; hem de çağı, çağı inşa eden Batı’yı, yani dünyayı iyi tanımaktan geçer.
Oysa Müslümanlar zülcenaheyn (çift kanatlı) olmaya daha layık ve yatkındır. Bu, İslâmî kesimleri, bu ülkenin hem dünü hem bugünü hem de yarını yapan en önemli gerçektir.
Müslümanlar, asaletlerini ve özgüvenlerini kuşanarak nefes alıp verirlerse, savunma psikolojisine de, eziklik psikolojisine de aslâ sürüklenmeyeceklerdir!
Vesselâm.