Serdar ARSEVEN
Köşe Yazarı
Serdar ARSEVEN
 

'Karşı taraf' yumuşadı mı?

Bir okuyucumuz… Aynen şöyle demiş: “O zihniyet… Yumuşamasını umduğumuz o zihniyet… Asla yumuşamaz!.. Kibirden asla vazgeçmez!.. İşte… Geçtiğimiz günlerde, olacakları yazmıştınız Serdar Bey… Oldu yine olanlar… Cumhur İttifakı’nı oluşturanları ‘suç ortakları’ olarak hedef aldı o zihniyet!.. Ne yumuşaması, iyice sertleşme bu… Bir de şartları var beylerin; Onu serbest bırak, bunu serbest bırak! 28 Şubatçı malûm isimlerin Cumhurbaşkanı affı ile serbest bırakılmaları yetmedi… Devamı gelsin istiyorlar!.. Dayatıyorlar!.. Bu zihniyetle nereye kadar? Yumuşama nereye kadar?” X Evet… Okuyucumun hissiyatı böyle… Ne yaparsın ki… Bu memlekette… Yumuşama adımlarını hep muhafazakârlar atar. Tavizleri de hep onlar verir. “Karşı taraf”, seçimlerden hangi sonuçlar çıkarsa çıksın “kibirli”dir. “Kültürel iktidar”ın sahibidir. Hem gece gündüz dayak atar, hem de “dayak yiyoruz” diye ortalığı ayağa kaldırır. Hele hele… 31 Mart’taki yerel seçimde olduğu gibi sandıktan “birinci” çıkarsa, iyice kibirlenir… “Büyük dağları da ben yarattım!” der! İnce ince dalgasını geçer! x Gerçek iktidarın “seçimle gelen” değil, “Kültürel İktidarı” elinde tutan taraf, yani “karşı taraf” olduğunu çok iyi bilen… Seçim kazanamadığında işlerin terse döneceğini, hem memleketin hem de kendilerinin ensesinde boza pişirileceğini çok iyi bilen muhafazakârlar, hep “taviz vermeye hazır” durumdadır. Muhafazakârların, ya da muhafazakâr demokratların sırtlarında yumurta küfeleri vardır. Küfelerin devrilmemesi için her türlü “fedakârlıkta” bulunmaktan başka çareleri yoktur. Karşı taraf bastırdığında ortalık ayağa kalkar. Onun yani karşı tarafın istediği, eninde sonunda yerine getirilir. Mesela faiz… Ne dediler; “İlle de yükseltilecek, ille de yükseltilecek!” Ne oldu sonunda? İşte… Tablo ortada. El oğlu ya da içimizdeki “faiz lobisi”, dövizdeki parasını Türk Lirası’na çevirip, faize yatırdığında ve altı ay sonra yine dövize çevirdiğinde dünyanın “kâr”ını elde eder… Dünyanın hiçbir yerinde elde edemeyeceği “döviz üzerinden” büyük kazanç!.. Gezi Olayları sırasında hep şikâyetçi olunan “Faiz Lobisi” her zaman kazanan olur. Davul muhafazakâr takımının boynundadır, tokmak ise “karşı tarafın” elinde. Faturayı ödemek ise sokaktaki vatandaşın “mükellefiyetinde!” Milletin bağrından çıkarttığı değerler, yine milletin desteği ile birçok seçimi kazansalar da, “reel politik” kendisini dayatır. Osmanlı’dan kalma borçları “hukuken” mecburiyet olmadığı halde üstlenen ve yıllar yılı tıkır tıkır, faiziyle ödeyen müesses nizam, bütün borçlarına sadıktır. Sadık olmak zorundadır. Zira, olmazsa… Hele hele ödeyemez duruma düşerse, borçlanmakta güçlük çeker. Çok daha kısa vadelerle ve çok daha yüksek faiz oranlarıyla borçlanır. Sırtındaki yük artar. Bu sıkıntıyı aşabilmek için, memleketin eğitiminden kültürüne, medyasından medeni kanununa kadar bir sürü “millileşme” adımlarının atılması gerekmektedir. Bunu yapmaya teşebbüs eden siyasal iktidar darbe girişimleriyle, irili ufaklı ayaklanma girişimleriyle karşı karşıya kalır. Uğraşır didinir, bir çok vartayı atlatır…. Atlatır ama, her atlatışta yara alır. Yorulur. Metal yorgunluğu, mental yorgunluk, taban yorgunluğu… İçeride vatandaşın homurtuları, Dışarıda “Onu serbest bırak, bunu serbest bırak” baskıları artarken… Çıkış yolu olarak… Yeni ve sınırlı bir “ittifakı” görürsünüz… Görürsünüz de… Yeni ve sınırlı ittifak arayışınız, “Mevcut ortağını bırak!” dayatmasıyla karşılaşır… Pirinç için Dimyat’a giderken eldeki bulguru kaybetmek de vardır işin ucunda… Ortak ince mesajlar verir. Rahatsızlığını, kırmadan dökmeden belli eder!.. Sıkıntı büyüdükçe büyür… Sıkıntı büyüdükçe de, ortağınızla aranızı bozmak isteyen “fitnecilerin” tempoları artar!.. “Ortağınızın size zarar verdiğini” fısıldayıp dururlar… Bu fısıltıları kulağınıza kadar getirenler de olur elbet. Siz… Durumu idare etmeye çalıştıkça… İçeriden birileri , “Aman Efendim, Batılılar ne der sonra? Aman efendim enflasyon azar sonra! Aman efendim, yatırım gelmez sonra” diyerek, “Bu gidişle 2028 de sıkıntılı” diyerek endişeyi arttırır. Öte yandan… Sınırlarınızın dibinde “TERÖRİSTAN”ı, daha doğrusu “SİYONİSTAN”I kurma çalışmaları son aşamaya gelmiştir. ABD buna çoktan karar vermiştir; "BM beşli çetesi"nin diğer üyeleri de “ABD ile” ittifak halindedir. Siz… Tek başınıza engellemeye çalışırsınız bunu… Tek başına, Türkiye… ABD bastırır, beşli çete bastırır. Siz… "Yumuşama" ararsınız... Ararsınız ki… Milli menfaatler sözkonusu olduğunda bir araya gelinsin… Bunun zemini oluşturulsun. Bir de… “Yeni Anayasa” dersiniz ki, önümüzdeki dönemde, memleket büyük siyasi çalkantılar içine düşmesin… Yüzde 50 artı 1 mevzuu, memleketin önünü iyice tıkamasın!.. 12 Eylül 80 öncesi günlere dönülmesin!.. X “Yumuşama” ararken tam… Karşı taraftan… Küt diye… “Alın size yumuşama” diye… “Suç ortakları” hücumu gelir… Evdeki bulguru paylaştığınız ortağınız ile sizi hedefe yerleştirir karşı taraf… Yumurta küfesi sırtınızda… Davul boynunuzda… Tokmak başkalarının elinde… “Bu muhafazakârlar, acaba ne zaman kültürel iktidara sahip olacaklar?” diye düşünürsünüz! (Merhum Yalçın Turgut Balaban'ın kaleminden)
Ekleme Tarihi: 25 Haziran 2024 - Salı
Serdar ARSEVEN

'Karşı taraf' yumuşadı mı?

Bir okuyucumuz…

Aynen şöyle demiş:

“O zihniyet…

Yumuşamasını umduğumuz o zihniyet…

Asla yumuşamaz!..

Kibirden asla vazgeçmez!..

İşte…

Geçtiğimiz günlerde, olacakları yazmıştınız Serdar Bey…

Oldu yine olanlar…

Cumhur İttifakı’nı oluşturanları ‘suç ortakları’ olarak hedef aldı o zihniyet!..

Ne yumuşaması, iyice sertleşme bu…

Bir de şartları var beylerin;

Onu serbest bırak, bunu serbest bırak!

28 Şubatçı malûm isimlerin Cumhurbaşkanı affı ile serbest bırakılmaları yetmedi…

Devamı gelsin istiyorlar!..

Dayatıyorlar!..

Bu zihniyetle nereye kadar?

Yumuşama nereye kadar?”

X

Evet…

Okuyucumun hissiyatı böyle…

Ne yaparsın ki…

Bu memlekette…

Yumuşama adımlarını hep muhafazakârlar atar.

Tavizleri de hep onlar verir.

“Karşı taraf”, seçimlerden hangi sonuçlar çıkarsa çıksın “kibirli”dir.

“Kültürel iktidar”ın sahibidir.

Hem gece gündüz dayak atar, hem de “dayak yiyoruz” diye ortalığı ayağa kaldırır.

Hele hele…

31 Mart’taki yerel seçimde olduğu gibi sandıktan “birinci” çıkarsa, iyice kibirlenir…

“Büyük dağları da ben yarattım!” der!

İnce ince dalgasını geçer!

x

Gerçek iktidarın “seçimle gelen” değil, “Kültürel İktidarı” elinde tutan taraf, yani “karşı taraf” olduğunu çok iyi bilen…

Seçim kazanamadığında işlerin terse döneceğini, hem memleketin hem de kendilerinin ensesinde boza pişirileceğini çok iyi bilen muhafazakârlar, hep “taviz vermeye hazır” durumdadır.

Muhafazakârların, ya da muhafazakâr demokratların sırtlarında yumurta küfeleri vardır.

Küfelerin devrilmemesi için her türlü “fedakârlıkta” bulunmaktan başka çareleri yoktur.

Karşı taraf bastırdığında ortalık ayağa kalkar.

Onun yani karşı tarafın istediği, eninde sonunda yerine getirilir.

Mesela faiz…

Ne dediler;

“İlle de yükseltilecek, ille de yükseltilecek!”

Ne oldu sonunda?

İşte…

Tablo ortada.

El oğlu ya da içimizdeki “faiz lobisi”, dövizdeki parasını Türk Lirası’na çevirip, faize yatırdığında ve altı ay sonra yine dövize çevirdiğinde dünyanın “kâr”ını elde eder…

Dünyanın hiçbir yerinde elde edemeyeceği “döviz üzerinden” büyük kazanç!..

Gezi Olayları sırasında hep şikâyetçi olunan “Faiz Lobisi” her zaman kazanan olur.

Davul muhafazakâr takımının boynundadır, tokmak ise “karşı tarafın” elinde.

Faturayı ödemek ise sokaktaki vatandaşın “mükellefiyetinde!”

Milletin bağrından çıkarttığı değerler, yine milletin desteği ile birçok seçimi kazansalar da, “reel politik” kendisini dayatır.

Osmanlı’dan kalma borçları “hukuken” mecburiyet olmadığı halde üstlenen ve yıllar yılı tıkır tıkır, faiziyle ödeyen müesses nizam, bütün borçlarına sadıktır.

Sadık olmak zorundadır.

Zira, olmazsa…

Hele hele ödeyemez duruma düşerse, borçlanmakta güçlük çeker.

Çok daha kısa vadelerle ve çok daha yüksek faiz oranlarıyla borçlanır.

Sırtındaki yük artar.

Bu sıkıntıyı aşabilmek için, memleketin eğitiminden kültürüne, medyasından medeni kanununa kadar bir sürü “millileşme” adımlarının atılması gerekmektedir.

Bunu yapmaya teşebbüs eden siyasal iktidar darbe girişimleriyle, irili ufaklı ayaklanma girişimleriyle karşı karşıya kalır.

Uğraşır didinir, bir çok vartayı atlatır….

Atlatır ama, her atlatışta yara alır.

Yorulur.

Metal yorgunluğu, mental yorgunluk, taban yorgunluğu…

İçeride vatandaşın homurtuları,

Dışarıda “Onu serbest bırak, bunu serbest bırak” baskıları artarken…

Çıkış yolu olarak…

Yeni ve sınırlı bir “ittifakı” görürsünüz…

Görürsünüz de…

Yeni ve sınırlı ittifak arayışınız, “Mevcut ortağını bırak!” dayatmasıyla karşılaşır…

Pirinç için Dimyat’a giderken eldeki bulguru kaybetmek de vardır işin ucunda…

Ortak ince mesajlar verir.

Rahatsızlığını, kırmadan dökmeden belli eder!..

Sıkıntı büyüdükçe büyür…

Sıkıntı büyüdükçe de, ortağınızla aranızı bozmak isteyen “fitnecilerin” tempoları artar!..

“Ortağınızın size zarar verdiğini” fısıldayıp dururlar…

Bu fısıltıları kulağınıza kadar getirenler de olur elbet.

Siz…

Durumu idare etmeye çalıştıkça…

İçeriden birileri , “Aman Efendim, Batılılar ne der sonra? Aman efendim enflasyon azar sonra! Aman efendim, yatırım gelmez sonra” diyerek, “Bu gidişle 2028 de sıkıntılı” diyerek endişeyi arttırır.

Öte yandan…

Sınırlarınızın dibinde “TERÖRİSTAN”ı, daha doğrusu “SİYONİSTAN”I kurma çalışmaları son aşamaya gelmiştir.

ABD buna çoktan karar vermiştir; "BM beşli çetesi"nin diğer üyeleri de “ABD ile” ittifak halindedir.

Siz…

Tek başınıza engellemeye çalışırsınız bunu…

Tek başına, Türkiye…

ABD bastırır, beşli çete bastırır.

Siz…

"Yumuşama" ararsınız...

Ararsınız ki…

Milli menfaatler sözkonusu olduğunda bir araya gelinsin…

Bunun zemini oluşturulsun.

Bir de…

“Yeni Anayasa” dersiniz ki, önümüzdeki dönemde, memleket büyük siyasi çalkantılar içine düşmesin…

Yüzde 50 artı 1 mevzuu, memleketin önünü iyice tıkamasın!..

12 Eylül 80 öncesi günlere dönülmesin!..

X

“Yumuşama” ararken tam…

Karşı taraftan…

Küt diye…

“Alın size yumuşama” diye…

“Suç ortakları” hücumu gelir…

Evdeki bulguru paylaştığınız ortağınız ile sizi hedefe yerleştirir karşı taraf…

Yumurta küfesi sırtınızda…

Davul boynunuzda…

Tokmak başkalarının elinde…

“Bu muhafazakârlar, acaba ne zaman kültürel iktidara sahip olacaklar?” diye düşünürsünüz!

ajans-ftp_3702337b693785c8f5558dbd4b228eb4.jpeg

(Merhum Yalçın Turgut Balaban'ın kaleminden)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yirmidortsaathaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi