Serdar ARSEVEN
Köşe Yazarı
Serdar ARSEVEN
 

Narin bebek!

DÜN, Anaokulu’na başlayan bebeklerin heyecanlarına, tedirginliklerine şahitlik ettim, bir vesileyle. Annelerinden babalarından birkaç saatliğine ayrı kalmanın, bilinmeyen bir ortama girmenin tedirginliği gözlerinden okunuyordu bebeklerin. Kimileri ağlıyordu, başlarını dik tutmaya çalışanlar ise ağlamaklıydı. Benim kalbimde ise Narin Bebek takılıydı! "Madem böyle kırılacaktı, niye Narin dediniz!" gibi bir isyan cümlesi dilimde! Hunharca katledilen yavrucak. Dünya tatlısı bir bebek. *** Bir çuval içine konulup derenin kenarında saklanmış, küçücük bir beden. Çuvalın içinde, Elif-Ba’sı güzelim bebeğin. Vücudunda darp izleri var. Neler konuşuluyor ekranlarda; En kötüsü istismara uğramışsa!.. Allah muhafaza! Başım dönüyor; sosyal medyada Narin’in güzelim fotoğrafları ve otopsi ön raporundan yansıyan korkunç ifadeler. Gündemdeki ağırlığı epeyce azalmış olan Gazze’den de paylaşımlar düşüyor önümüze, orada da soykırım mağduru bebeklerin cesetleri… Feryat, figan.. Nasıl bir çağa düştük! İnsanlık soykırımı izliyor, bazı yerlerdeki cılız kınama gösterileri ile, etkinliğini iyice kaybetmiş, “Siyonist marka boykotları” ile yetinen insanlık! Sosyal medyada her şey alenî. Cesetler, en yürek parçalayan halleri ile paylaşımlarda! Ve... Narin Bebek’in cenaze namazı. Hocalar önde. Öyle bir dert ki, “yakınlarına baş sağlığı” bile dileyemiyorsunuz, zira bir kısmı ya şu veya bu kuvvette şüpheli!.. Aile… Başım dönüyor. Gecenin bir vakti, psikolog arkadaş arıyor. “Çalışıyoruz bu saatte bile” diyor. “Serdar abi, her on vak’adan dokuzu boşanma meselesi. Gençler, ilk bir yılda boşanmanın eşiğine geliyorlar. Bunun dindarı, dindar olmayanı yok. Aileler perişan, gençler perişan! Kavga edip, boşanmanın eşiğine geliyorlar ve biliyor musun çoğunun da boşanmak için ciddi bir gerekçesi yok! Öylesine evlenmişler, öylesine boşanıyorlar… Aileler de bize gelip yuvanın kurtulması için uğraşmamızı istiyor!” *** Bir tanıdığımızın komşusu “dul” kadıncağızın hem oğlu, hem de gelini hapisteymiş!.. Mesele, uyuşturucu bağımlılığı ve başka başka sıkıntılar!.. İyi bir aile, temiz bir kadın ama oğlu gitmiş, gelini de gitmiş. Tek başına tutunmaya çalışıyor hayata; torununa bakacak, cezaevine harçlık bırakacak, ölmeyecek kadar karın doyuracak, kirasını ödeyecek… *** Okullar açıldı dün. Veliler tedirgin, “zararlı madde” kullanım yaşı gittikçe düşmekteymiş de ondan. Gençlerin büyük bölümü, “hedefsiz”, caddeleri, sokakları sarmış serserilerin kucağına düşmeye hazırmış! Bir görüntü düşüyor önüme. Ankara’da bir maganda, yaşlı bir adamı, caddeden yavaş yavaş geçiyor diye haşlar vaziyette! Yaşlı özür dilese de, ne fayda. Küt kafayı yapıştırıyor, yaşlı adam yerde. Ne olacak ki? Son zamanlarda en çok duyduğumuz lâf, adli kontrol şartı ile serbest bırakılma!.. Dilan Polat dâvâsı gündemin bir yerinde… Tahliye beraat değil ama, iddianamedeki iddialar da az değil!. Devam eden yargılama süreci hakkında yorumda bulunmak doğru olmasa da, konunun yansımaları üzerine titrememiz gereken "adalet"e olan güvenin biraz daha azaldığını düşündürüyor. Olan biten “enerci”mizi tüketiyor iyice! Ah, Narin!.. Güzel bebek!.. Ekranlarda uzmanlar… Biri “Katil ya da katiller ağırlaştırılmış müebbet alır” diyor… Peki “yatarı” ne? Hükümlü 30 yılını infaz kurumunda geçirdiğinde koşullu salıverilmeden yararlanabilir! Rabbim emrediyor ki; “Kısasta sizin için hayat vardır, umulur ki sakınırsınız!” Umulur ki, ibret olur da… Başkaları kalkışamaz aynı kötü işlere! Cezada caydırıcılık. İdamsa idam!.. Çıksın artık ey vekillerimiz! Biri itiraz ediyor; “Abi, idamın olduğu zamanlardaki idam uygulamalarına bir bak! Kimler kimler gitmiş ve kimler kimler gitmemiş ipe!” *** Yani, adalete güven meselesi… Tarihteki acı hatıralar! *** Yargı’nın hak edene hak ettiğini, mağdurun kalbi huzura erene kadar verdiği bir sistem. Polis yakalıyor, darp edeni… Savcıya sevk ediyor. Sonrasının genellikle ne olduğu malûm. Bu iş ne poliste, ne savcıda… Meclis hak edene hak ettiğinin verildiği kanunları yapacak… Bunu yazıyoruz… Biri… “Birileri de iptal edecek!” diyor!.. Haydaa!.. Olur mu öyle şey! *** İçinden çıkamıyorum. Otuz bin kişinin katili, ekonomimizin katili terör örgütünün başına Milletin Meclisi'ndeki bazı vekillerden ne destekler!.. Zoruna gidiyor bütün bir milletin ve özellikle de şehit anne ve babalarının, kardeşlerinin, silah arkadaşlarının… Ne Narin Bebekleri katlettiler, kümesteki tavuğa kadar katlettiler ama!.. Ne Narinleri dağlara kaçırıp her bir şeyi yaptılar ama! *** Üniversite gençliğine gidiyorum. “Geleceğe dair plânlarını” sorduğumda… “Yurt dışından bahsedenler” ve çok daha fazla “memuriyete kapak atma” idealini öne sürenler. Bir genç, CHP’li imiş… Ona soruyorum: -Erdal İnönü kim? Diyor ki, -İsmet İnönü’nün oğlu mu? -Ne yapmıştır Erdal İnönü? -Orasını bilmiyorum abi! -Şu anda ne yapıyordur? -Bilmiyorum abi!.. *** İmam Hatipli gençler arasında da 28 Şubat’ı bilmeyenler çok. “Arz-ı Mev’ud” nedir dediğinizde, karşınızda bomboş bakan gözler! Narin Bebek ve daha niceleri… Üzülüyoruz, yıkılıyoruz… Torunlarımızı görüyoruz rüyalarımızda, “Bacaklarım ağrıyor Dede!” Kalbim ağrıyor Torunum!
Ekleme Tarihi: 10 Eylül 2024 - Salı
Serdar ARSEVEN

Narin bebek!

DÜN, Anaokulu’na başlayan bebeklerin heyecanlarına, tedirginliklerine şahitlik ettim, bir vesileyle.

Annelerinden babalarından birkaç saatliğine ayrı kalmanın, bilinmeyen bir ortama girmenin tedirginliği gözlerinden okunuyordu bebeklerin.

Kimileri ağlıyordu, başlarını dik tutmaya çalışanlar ise ağlamaklıydı.

Benim kalbimde ise Narin Bebek takılıydı!

"Madem böyle kırılacaktı, niye Narin dediniz!" gibi bir isyan cümlesi dilimde!

Hunharca katledilen yavrucak.

Dünya tatlısı bir bebek.

***

Bir çuval içine konulup derenin kenarında saklanmış, küçücük bir beden.

Çuvalın içinde, Elif-Ba’sı güzelim bebeğin.

Vücudunda darp izleri var.

Neler konuşuluyor ekranlarda;

En kötüsü istismara uğramışsa!..

Allah muhafaza!

Başım dönüyor; sosyal medyada Narin’in güzelim fotoğrafları ve otopsi ön raporundan yansıyan korkunç ifadeler.

Gündemdeki ağırlığı epeyce azalmış olan Gazze’den de paylaşımlar düşüyor önümüze, orada da soykırım mağduru bebeklerin cesetleri…

Feryat, figan..

Nasıl bir çağa düştük!

İnsanlık soykırımı izliyor, bazı yerlerdeki cılız kınama gösterileri ile, etkinliğini iyice kaybetmiş, “Siyonist marka boykotları” ile yetinen insanlık!

Sosyal medyada her şey alenî.

Cesetler, en yürek parçalayan halleri ile paylaşımlarda!

Ve...

Narin Bebek’in cenaze namazı.

Hocalar önde.

Öyle bir dert ki, “yakınlarına baş sağlığı” bile dileyemiyorsunuz, zira bir kısmı ya şu veya bu kuvvette şüpheli!..

Aile…

Başım dönüyor.

Gecenin bir vakti, psikolog arkadaş arıyor.

“Çalışıyoruz bu saatte bile” diyor.

“Serdar abi, her on vak’adan dokuzu boşanma meselesi. Gençler, ilk bir yılda boşanmanın eşiğine geliyorlar. Bunun dindarı, dindar olmayanı yok. Aileler perişan, gençler perişan! Kavga edip, boşanmanın eşiğine geliyorlar ve biliyor musun çoğunun da boşanmak için ciddi bir gerekçesi yok! Öylesine evlenmişler, öylesine boşanıyorlar… Aileler de bize gelip yuvanın kurtulması için uğraşmamızı istiyor!”

***

Bir tanıdığımızın komşusu “dul” kadıncağızın hem oğlu, hem de gelini hapisteymiş!..

Mesele, uyuşturucu bağımlılığı ve başka başka sıkıntılar!..

İyi bir aile, temiz bir kadın ama oğlu gitmiş, gelini de gitmiş.

Tek başına tutunmaya çalışıyor hayata; torununa bakacak, cezaevine harçlık bırakacak, ölmeyecek kadar karın doyuracak, kirasını ödeyecek…

***

Okullar açıldı dün.

Veliler tedirgin, “zararlı madde” kullanım yaşı gittikçe düşmekteymiş de ondan.

Gençlerin büyük bölümü, “hedefsiz”, caddeleri, sokakları sarmış serserilerin kucağına düşmeye hazırmış!

Bir görüntü düşüyor önüme.

Ankara’da bir maganda, yaşlı bir adamı, caddeden yavaş yavaş geçiyor diye haşlar vaziyette!

Yaşlı özür dilese de, ne fayda.

Küt kafayı yapıştırıyor, yaşlı adam yerde.

Ne olacak ki?

Son zamanlarda en çok duyduğumuz lâf, adli kontrol şartı ile serbest bırakılma!..

Dilan Polat dâvâsı gündemin bir yerinde… Tahliye beraat değil ama, iddianamedeki iddialar da az değil!.

Devam eden yargılama süreci hakkında yorumda bulunmak doğru olmasa da, konunun yansımaları üzerine titrememiz gereken "adalet"e olan güvenin biraz daha azaldığını düşündürüyor.

Olan biten “enerci”mizi tüketiyor iyice! Ah, Narin!..

Güzel bebek!..

Ekranlarda uzmanlar…

Biri “Katil ya da katiller ağırlaştırılmış müebbet alır” diyor…

Peki “yatarı” ne?

Hükümlü 30 yılını infaz kurumunda geçirdiğinde koşullu salıverilmeden yararlanabilir!

Rabbim emrediyor ki;

“Kısasta sizin için hayat vardır, umulur ki sakınırsınız!”

Umulur ki, ibret olur da…

Başkaları kalkışamaz aynı kötü işlere!

Cezada caydırıcılık.

İdamsa idam!..

Çıksın artık ey vekillerimiz!

Biri itiraz ediyor;

“Abi, idamın olduğu zamanlardaki idam uygulamalarına bir bak! Kimler kimler gitmiş ve kimler kimler gitmemiş ipe!”

***

Yani, adalete güven meselesi…

Tarihteki acı hatıralar!

***

Yargı’nın hak edene hak ettiğini, mağdurun kalbi huzura erene kadar verdiği bir sistem.

Polis yakalıyor, darp edeni…

Savcıya sevk ediyor.

Sonrasının genellikle ne olduğu malûm.

Bu iş ne poliste, ne savcıda…

Meclis hak edene hak ettiğinin verildiği kanunları yapacak…

Bunu yazıyoruz…

Biri…

“Birileri de iptal edecek!” diyor!..

Haydaa!.. Olur mu öyle şey!

***

İçinden çıkamıyorum.

Otuz bin kişinin katili, ekonomimizin katili terör örgütünün başına Milletin Meclisi'ndeki bazı vekillerden ne destekler!..

Zoruna gidiyor bütün bir milletin ve özellikle de şehit anne ve babalarının, kardeşlerinin, silah arkadaşlarının… Ne Narin Bebekleri katlettiler, kümesteki tavuğa kadar katlettiler ama!.. Ne Narinleri dağlara kaçırıp her bir şeyi yaptılar ama!

***

Üniversite gençliğine gidiyorum.

“Geleceğe dair plânlarını” sorduğumda…

“Yurt dışından bahsedenler” ve çok daha fazla “memuriyete kapak atma” idealini öne sürenler.

Bir genç, CHP’li imiş…

Ona soruyorum:

-Erdal İnönü kim?

Diyor ki,

-İsmet İnönü’nün oğlu mu?

-Ne yapmıştır Erdal İnönü?

-Orasını bilmiyorum abi!

-Şu anda ne yapıyordur?

-Bilmiyorum abi!..

***

İmam Hatipli gençler arasında da 28 Şubat’ı bilmeyenler çok.

“Arz-ı Mev’ud” nedir dediğinizde, karşınızda bomboş bakan gözler!

Narin Bebek ve daha niceleri…

Üzülüyoruz, yıkılıyoruz…

Torunlarımızı görüyoruz rüyalarımızda, “Bacaklarım ağrıyor Dede!”

Kalbim ağrıyor Torunum!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yirmidortsaathaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi