Serdar ARSEVEN
Köşe Yazarı
Serdar ARSEVEN
 

Kamuda tasarruf paketi üzerine!

“Tasarruf Tedbirleri” demişken… Belediyeler kapatılsa ne olur? Ak Partili vekillerden biri, “Serdar Abi” dedi; “Bir keresinde, ‘Belediyeler kapatılsa ne olur?’ diye sormuştun ya… Bence kapatılsa, memleket ekonomisi de, siyaseti de ferahlar!” X Bugünkü gazetelerin birinci sayfalarını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı “kamuda tasarruf paketi” süslüyor. Şöyle bir baktık; öne çıkan maddelerin ilk üçünde “araç” meselesi var; Araç kiralama, satın alma, kullanma, personel servisi… Sonrasında, kamunun bina alım, yapım, kiralama işleri… Sosyal tesislerden tasarruf… Personelden tasarruf; kamudaki yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine “TAVAN SINIR” getirilmesi… X Üç yıllık bir takvim öngörülmüş. Yani, 2027 yazına kadar bir süreç. Ondan sonra seçim konuşuruz büyük ihtimalle. Tasarruf tedbirleri ve diğer tedbirler işe yararsa, enflasyon düşer, sokaktaki “alt-alt orta gelir grubu” vatandaşın ekonomisi biraz rahatlar… Bu da seçim sonuçlarına yansır… Yerel seçimdeki “hane halkı ekonomisi”nin sonuçlara etkisi, tam terse döner. Kaybeden kazanır, kazanan kaybeder. Bu tasarruf tedbirlerinden ne kadar tasarruf edilir bilemem de, atılan adımın “psikolojik etkisi”nin olması beklenir. Yani… Sokaktaki vatandaşa “kemer sıkınız”, kamu kaynaklarını kullananlara ise “rahat takılınız” durumu olmazsa, sokak motivasyonu bir ölçüde sağlanır.   GEÇMİŞTEN BUGÜNE TASARRUF TEDBİRLERİ Türkiye, tasarruf tedbirleri kavramı ile zaman zaman karşılaştı. Özellikle Ak Parti İktidarı’nın ilk günlerinde, bu konuda çok büyük vaatlerde bulunuldu, ciddi adımlar da atıldı gibi… En azından, Oran’daki vekil lojmanları boşaltıldı… Kamudaki “sosyal tesis” konforunun iyice kısıtlanacağına dair güzel ifadeler kullanıldı. Sonrasında bu işler epeyce unutuldu; “Harca Türkiye”, manşetlere çıkan çağrı oldu. O zamanlar bizim gibi ülkelere “Dolar” akıyordu. Ali Babacan döneminde, bu bolluk “kalıcı-yüksek katma değer üreten” yatırımlara pek yönlendirilmedi. Özelleştirmelerin hız kazandığı yıllardı… “Neoliberaller” özelleştirmeler sayesinde düze çıkacağımızı söylüyorlardı. Özelleştirmeler ve ülkeye maliyetleri, hâlâ tartışılan bir konu… O günlerden bugünlere çok şeyler değişti. İktidarın kadrosu da büyük ölçüde, değişime uğradı. Memleket neden sonra, “dış güçlerin” iyice bastırmasından ve terör örgütlerini eş zamanlı olarak üzerimize salınmasından sonra toparlandı… Aklını epeyce başına aldı. Başta savunma olmak üzere, bazı alanlarda iddialı oldu, daha da iddialı olabileceğinin sinyallerini verdi. Lâkin, bu kamu işi bir türlü toparlanamadı. Bal tutan parmağını hem de herkese göstere yedi; “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” durumu meydana geldi. Bugün atılan adımlar, dünde atılabilirdi ama olmadı işte… Herhalde büyük direnç meydana geldi. Bürokrasi bazı şeylerin olmasını istemedi. Vatandaş da… Bu tablo karşısında.,. Cumhurbaşkanlığı Seçimi gibi, “hayati” bir alanda ceza kesmektense, yerel seçimi bir “fırsat” olarak gördü. Yönetime, “Dikkate almazsanız, ikincisi gelir!” diyerek sarı kartını gösterdi. Bunu da öyle bir ince ayar yaptı ki, CHP’ye de, “Sen kazanmadın, iktidar kaybetti, kibirlenme, şımarma!” mesajını bir güzel bıraktı. Benim güzel vatandaşım, bu seçimde gerekli mesajları vermemiş olsaydı, her şey eskisi gibi devam edecekti demek ki… Vatandaşın “balans ayarı” sayesinde, her parti durumunu gözden geçiriyor.   BORÇ BATAĞINDAKİ BELEDİYELER! Lâfı uzattık… Başlıktaki belediyeler meselesinden koptuk. Toparlayalım. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, “SGK’ya en borçlu 5 belediyenin tamamı CHP’li belediyelerdir!” demişti. İlk beş!.. En büyük belediyeler CHP’nin yönetiminde olduğu için ilk beşin onlarda olması tabii gibi… Ben, sadece CHP’li belediyelerin değil, bütün belediyelerin ne kadar borç yaptıklarını, borç taktıklarını bilmek istiyorum. Kamu Otoritesi, uygun ortamdan bunun duyusunu yapabilir. Büyükşehir, il, ilçe, belde… Ne kadar belediye varsa… Ve hangi belediye, hangi partidense… Ayırt edilmeksizin sadece, SGK’ya olan borçları değil, bütün borçları bir liste halinde yayımlansın! Dahası… Siyasette “yumuşama” rüzgârları esiyor ya… Bu “yumuşama” hamlesinin iki büyük partisi, AK Parti ile CHP’nin öncülüğüyle bir “Meclis Komisyonu” kurulsun!.. Parti ayrımı yapılmaksızın… Tekrar ediyorum, parti ayrımı yapılmaksızın şunlara bakılsın: -Hangi belediyenin borçları nasıl oluştu, milletin tahsis ettiği kaynaklar nerelerde, ne kadar verimli kullanıldı? -Kayıp “kaçak”lar oldu mu, olmadı mı? -Borçlanmaların ne kadarı hizmetlerin yürütülebilmesi için zaruri borçlanmalardı, ne kadarı yolsuzluk, usulsüzlük, israf gibi olumsuzluklardan kaynaklandı? -Borçlu olmayan belediyeler varsa, bunlar borç yapmamayı, takmamayı nasıl becerdi? Hizmetlerden kısarak mı, yoksa kaynakları verimli bir şekilde kullanarak mı? Bunlar ortaya dökülse… “Belediyelerin kamuya olan borçlarının tahsili için hangi adımların atıldığını, atılmadığını” da öğrensek bu arada… Öyle ya, iki kuruş borç yapan vatandaşın üzerine giden Kamu Otoritesi, kendisine borç takan “ilk beşteki belediyelerden ve diğerlerinden tahsilat” için hangi adımları atmış… Bunları bilmek de hakkımız değil mi? x Borç batağındaki belediyelerin borçlanmalara imza atan başkanları, başkan yardımcıları vesaire Meclis Komisyonu’na davet edilse… Sorulsa onlara, sorulması gerekenler… Biz de izlesek olan biteni, her şey şeffaf olsa… Belediyelerin kimlere ne kadar kaynak aktardığı… Konserlerden konferanslara, şenliklerden festivallere… Panellere, eşantiyonlara kadar her bir işleri didiklense… Kamunun her kuruş hakkı sorulsa, sorgulansa… Personel alımları, istihdam politikaları, -kayırmacılık olup olmadığı” ortaya konulsa… AK ile kara böylece ayrılsa… Bunu Meclis yapabilir pekalâ… Bir vakitler, 2000’li yılların başında, Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu kurulmuştu, hatırlayanlar vardır mutlaka. Başında zamanın AK Parti Milletvekili Azmi Ateş vardı. Epeyce takip etmiştik o Komisyon’un çalışmalarını… Şimdi ise.. Mesela… “Belediye Borçlanmalarını Araştırma Komisyonu” kurulsa… “Yumuşama”nın ruhuna uygun olarak, İki büyük partinin öncülüğünde böyle bir adım atılsa… İyi olmaz mı? AK Parti ile CHP ve tabii bir de MHP, ortak bir adım atarsa bu iş olur. Atmazsa olmaz. Başka partilerin teklifleri, farklı amaçlar peşinde oldukları öne sürülerek kafadan reddediliyor. Genel seçim galibi AK Parti ile yerel seçim galibi CHP bir araya gelirse.. Ve böyle bir adımı atarsa, kimsenin diyeceği söz kalmaz… “Yumuşama” dönemi, tam olarak fırsata döndürülmüş olur… Bundan sonra borçlanacak olan belediyeler de, adım atarken kılı kırk değil, kırk bin yarmak mecburiyetinde kalır! X Şimdiii… Geldik, başlıktaki “Belediyeler kapatılsa ne olur?” sorusuna cevap aramaya… Geldik de, bize ayrılan yer bitti! Bir sonraki yazımıza kadar, sosyal medya ortamından bize ulaşın… “Ne olur, ne olmaz, belediyeler kapatılırsa yerlerine nasıl bir yapı konulmalı?” mevzularında fikirlerinizi, tekliflerinizi gönderin… Tasarruf paketine katkımız olsun.
Ekleme Tarihi: 14 Mayıs 2024 - Salı
Serdar ARSEVEN

Kamuda tasarruf paketi üzerine!

“Tasarruf Tedbirleri” demişken… Belediyeler kapatılsa ne olur?

Ak Partili vekillerden biri, “Serdar Abi” dedi;

“Bir keresinde, ‘Belediyeler kapatılsa ne olur?’ diye sormuştun ya…

Bence kapatılsa, memleket ekonomisi de, siyaseti de ferahlar!”

X

Bugünkü gazetelerin birinci sayfalarını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı “kamuda tasarruf paketi” süslüyor.

Şöyle bir baktık; öne çıkan maddelerin ilk üçünde “araç” meselesi var;

Araç kiralama, satın alma, kullanma, personel servisi…

Sonrasında, kamunun bina alım, yapım, kiralama işleri…

Sosyal tesislerden tasarruf…

Personelden tasarruf; kamudaki yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine “TAVAN SINIR” getirilmesi…

X

Üç yıllık bir takvim öngörülmüş.

Yani, 2027 yazına kadar bir süreç.

Ondan sonra seçim konuşuruz büyük ihtimalle.

Tasarruf tedbirleri ve diğer tedbirler işe yararsa, enflasyon düşer, sokaktaki “alt-alt orta gelir grubu” vatandaşın ekonomisi biraz rahatlar…

Bu da seçim sonuçlarına yansır…

Yerel seçimdeki “hane halkı ekonomisi”nin sonuçlara etkisi, tam terse döner.

Kaybeden kazanır, kazanan kaybeder.

Bu tasarruf tedbirlerinden ne kadar tasarruf edilir bilemem de, atılan adımın “psikolojik etkisi”nin olması beklenir.

Yani…

Sokaktaki vatandaşa “kemer sıkınız”, kamu kaynaklarını kullananlara ise “rahat takılınız” durumu olmazsa, sokak motivasyonu bir ölçüde sağlanır.

 

GEÇMİŞTEN BUGÜNE TASARRUF TEDBİRLERİ

Türkiye, tasarruf tedbirleri kavramı ile zaman zaman karşılaştı.

Özellikle Ak Parti İktidarı’nın ilk günlerinde, bu konuda çok büyük vaatlerde bulunuldu, ciddi adımlar da atıldı gibi…

En azından, Oran’daki vekil lojmanları boşaltıldı…

Kamudaki “sosyal tesis” konforunun iyice kısıtlanacağına dair güzel ifadeler kullanıldı.

Sonrasında bu işler epeyce unutuldu; “Harca Türkiye”, manşetlere çıkan çağrı oldu.

O zamanlar bizim gibi ülkelere “Dolar” akıyordu.

Ali Babacan döneminde, bu bolluk “kalıcı-yüksek katma değer üreten” yatırımlara pek yönlendirilmedi.

Özelleştirmelerin hız kazandığı yıllardı…

“Neoliberaller” özelleştirmeler sayesinde düze çıkacağımızı söylüyorlardı.

Özelleştirmeler ve ülkeye maliyetleri, hâlâ tartışılan bir konu…

O günlerden bugünlere çok şeyler değişti.

İktidarın kadrosu da büyük ölçüde, değişime uğradı.

Memleket neden sonra, “dış güçlerin” iyice bastırmasından ve terör örgütlerini eş zamanlı olarak üzerimize salınmasından sonra toparlandı…

Aklını epeyce başına aldı.

Başta savunma olmak üzere, bazı alanlarda iddialı oldu, daha da iddialı olabileceğinin sinyallerini verdi.

Lâkin, bu kamu işi bir türlü toparlanamadı.

Bal tutan parmağını hem de herkese göstere yedi; “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” durumu meydana geldi.

Bugün atılan adımlar, dünde atılabilirdi ama olmadı işte…

Herhalde büyük direnç meydana geldi.

Bürokrasi bazı şeylerin olmasını istemedi.

Vatandaş da…

Bu tablo karşısında.,.

Cumhurbaşkanlığı Seçimi gibi, “hayati” bir alanda ceza kesmektense, yerel seçimi bir “fırsat” olarak gördü.

Yönetime, “Dikkate almazsanız, ikincisi gelir!” diyerek sarı kartını gösterdi.

Bunu da öyle bir ince ayar yaptı ki,

CHP’ye de, “Sen kazanmadın, iktidar kaybetti, kibirlenme, şımarma!” mesajını bir güzel bıraktı.

Benim güzel vatandaşım, bu seçimde gerekli mesajları vermemiş olsaydı, her şey eskisi gibi devam edecekti demek ki…

Vatandaşın “balans ayarı” sayesinde, her parti durumunu gözden geçiriyor.

 

BORÇ BATAĞINDAKİ BELEDİYELER!

Lâfı uzattık…

Başlıktaki belediyeler meselesinden koptuk.

Toparlayalım.

Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, “SGK’ya en borçlu 5 belediyenin tamamı CHP’li belediyelerdir!” demişti.

İlk beş!..

En büyük belediyeler CHP’nin yönetiminde olduğu için ilk beşin onlarda olması tabii gibi…

Ben, sadece CHP’li belediyelerin değil, bütün belediyelerin ne kadar borç yaptıklarını, borç taktıklarını bilmek istiyorum.

Kamu Otoritesi, uygun ortamdan bunun duyusunu yapabilir.

Büyükşehir, il, ilçe, belde…

Ne kadar belediye varsa…

Ve hangi belediye, hangi partidense…

Ayırt edilmeksizin sadece, SGK’ya olan borçları değil, bütün borçları bir liste halinde yayımlansın!

Dahası…

Siyasette “yumuşama” rüzgârları esiyor ya…

Bu “yumuşama” hamlesinin iki büyük partisi, AK Parti ile CHP’nin öncülüğüyle bir “Meclis Komisyonu” kurulsun!..

Parti ayrımı yapılmaksızın…

Tekrar ediyorum, parti ayrımı yapılmaksızın şunlara bakılsın:

-Hangi belediyenin borçları nasıl oluştu, milletin tahsis ettiği kaynaklar nerelerde, ne kadar verimli kullanıldı?

-Kayıp “kaçak”lar oldu mu, olmadı mı?

-Borçlanmaların ne kadarı hizmetlerin yürütülebilmesi için zaruri borçlanmalardı, ne kadarı yolsuzluk, usulsüzlük, israf gibi olumsuzluklardan kaynaklandı?

-Borçlu olmayan belediyeler varsa, bunlar borç yapmamayı, takmamayı nasıl becerdi?

Hizmetlerden kısarak mı, yoksa kaynakları verimli bir şekilde kullanarak mı?

Bunlar ortaya dökülse…

“Belediyelerin kamuya olan borçlarının tahsili için hangi adımların atıldığını, atılmadığını” da öğrensek bu arada…

Öyle ya, iki kuruş borç yapan vatandaşın üzerine giden Kamu Otoritesi, kendisine borç takan “ilk beşteki belediyelerden ve diğerlerinden tahsilat” için hangi adımları atmış…

Bunları bilmek de hakkımız değil mi?

x

Borç batağındaki belediyelerin borçlanmalara imza atan başkanları, başkan yardımcıları vesaire Meclis Komisyonu’na davet edilse…

Sorulsa onlara, sorulması gerekenler…

Biz de izlesek olan biteni, her şey şeffaf olsa…

Belediyelerin kimlere ne kadar kaynak aktardığı…

Konserlerden konferanslara, şenliklerden festivallere…

Panellere, eşantiyonlara kadar her bir işleri didiklense…

Kamunun her kuruş hakkı sorulsa, sorgulansa…

Personel alımları, istihdam politikaları, -kayırmacılık olup olmadığı” ortaya konulsa…

AK ile kara böylece ayrılsa…

Bunu Meclis yapabilir pekalâ…

Bir vakitler, 2000’li yılların başında, Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu kurulmuştu, hatırlayanlar vardır mutlaka.

Başında zamanın AK Parti Milletvekili Azmi Ateş vardı.

Epeyce takip etmiştik o Komisyon’un çalışmalarını…

Şimdi ise..

Mesela…

“Belediye Borçlanmalarını Araştırma Komisyonu” kurulsa…

“Yumuşama”nın ruhuna uygun olarak, İki büyük partinin öncülüğünde böyle bir adım atılsa…

İyi olmaz mı?

AK Parti ile CHP ve tabii bir de MHP, ortak bir adım atarsa bu iş olur.

Atmazsa olmaz.

Başka partilerin teklifleri, farklı amaçlar peşinde oldukları öne sürülerek kafadan reddediliyor.

Genel seçim galibi AK Parti ile yerel seçim galibi CHP bir araya gelirse..

Ve böyle bir adımı atarsa, kimsenin diyeceği söz kalmaz…

“Yumuşama” dönemi, tam olarak fırsata döndürülmüş olur…

Bundan sonra borçlanacak olan belediyeler de, adım atarken kılı kırk değil, kırk bin yarmak mecburiyetinde kalır!

X

Şimdiii…

Geldik, başlıktaki “Belediyeler kapatılsa ne olur?” sorusuna cevap aramaya…

Geldik de, bize ayrılan yer bitti!

Bir sonraki yazımıza kadar, sosyal medya ortamından bize ulaşın…

“Ne olur, ne olmaz, belediyeler kapatılırsa yerlerine nasıl bir yapı konulmalı?” mevzularında fikirlerinizi, tekliflerinizi gönderin…

Tasarruf paketine katkımız olsun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yirmidortsaathaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi