En baştan söyleyelim açık açık: Tarih boyunca, İran hep Müslümanlarla savaştı: 12., 13., yüzyıllarda doğudan Moğol sürüleri, batıdan Haçlı sürüleri, İslâm âlemini kasıp kavurarak kan gölüne çevirince, biz ölüm kalım savaşı verirken İranlılar küffarla değil bizimle savaştılar! Salahaddin Eyyûbî ilk iş olarak, El-Ezher’i Sünnîleştirdi, sonra da ta Tunus’a kadar Şia’yı kovaladı!
İnanılır gibi değil ama ürpertici gerçek bu!
Şimdi de öyle ama bir farkla: Şimdi açıkça küffarla savaştıklarını söylüyorlar ama Müslüman kanı akıtıyorlar Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ve bütün Arabistan Yarımadası’nda!
Daha vahim, daha ikiyüzlü bir durum var şimdi!
İran’da sözümona İslâm devrimi oldu, İran bir anda, yarım asırdan da kısa bir süre içinde bütün Arabistan Yarımadası’na yerleşti. Stratejik olarak değil, fiilen, işgal ederek…
Güya İran, Batılıların “haydut devlet” dedikleri, sürekli ötekileştirdikleri bir devlet. Türkiye ise Batı ittifakının resmen üyesi, belli başlı küresel Batılı kurumların yükümlülüklerine en sadık üyesi üstelik de.
Hâl böyle olmasına rağmen Türkiye Amerika’nın ve Rusya’nın işgal ettikleri ve yerleştikleri Türkiye’nin güneyindeki Irak ve Suriye’ye yerleştirilen ve açıkça Türkiye’yi tehdit eden, belki de esas itibariyle Türkiye’yi vurmak için icat edilen başta PKK ve uzantıları olan terör örgütlerine askerî operasyon yaparken işgalci emperyalist ülkelerden izinsiz bir adım atamazken, Batı ittifakının “haydut devlet” olarak ilan ettiği, bütün dünyaya da Batılıların en büyük düşmanlarından biri olarak lanse ettiği İran, bölgede istediği ülkeyi işgal ediyor, istediği lideri deviriyor, istediği yere, kanlı askerî operasyon çekiyor, inanılmaz katliamlar yapıyor ama İran’ı “düşman” belleyen küresel sistemin emperyalist lordlarının sesi bile çıkmıyor!
İran’ın ABD emperyalist olduğu için ABD düşmanı olduğu iddiası tam bir şehir efsanesidir, ayartıcı bir yalandır. İran’ın ABD düşmanlığı, ABD’nin husûmetini üzerine çekerek kendini mazlum konumuna düşürmeyi amaçlayan şeytânî bir stratejiden başka bir şey değildir.
İran, ABD düşmanı filan değildir. ABD de İran düşmanı olmamıştır hiçbir zaman.
Aksine. ABD, İran’ı hedef göstermiş ve İran’ı mazlum konumuna yükseltmiş, mazlumların hâmisi (!) yapmıştır.
Eğer ABD, İran düşmanı olmuş olsaydı, bütün Arabistan Yarımadası’na adım adım yerleştirir miydi İran’ı? Bakın İran bütün Arabistan Yarımadası’nı işgal etti, ABD’nin gözünün içine baka baka hem de! İran, Irak’a yerleşti, Suriye’ye yerleşti, Lübnan’a, Filistin’e, Körfez’e ve Yemen’e yerleşti ama hiç ses çıkmadı ABD’den.
İran-Irak Savaşı’nın Sünnî Irak›ı bitirmek, Sünnîliğin kalesi, merkez üssü, İmamı Azam Ebu Hanife’nin yurdu Irak’a büyük darbe vurmak için tezgâhlandığı anlaşılıyor! Sünnîliğin anayurdunda İran’ın kan emici Haşdi Şabileri terör havası estiriyor!
Ben mezhepçilik yapmıyorum: Şiî İran’ın mezhepçilik yaptığına, emperyalistlerin de İran’ın önünü sonuna kadar açtığına dikkat çekiyorum: Sadece ABD emperyalistinin değil Rus emperyalistinin de.
Birilerinin mezhepçilik yaptığını, hatta bölgenin mezhebî haritalarını yerle bir ettiğini, silbaştan yeniden çizmeye çalıştığını, İran’ın Irak ve Suriye’ye yerleşmesinden bu yana toplamda bir milyon civarında Sünnî’yi gözünün yaşına bakmadan katlettiğini söylemek mezhepçilik mi oluyor?
İran, “Kahrolsun Amerika”, “Şeytan Amerika” diye sloganlar atıp duruyor yaklaşık yarım asırdır. Helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin cenazesi kaldırılırken de günlerce bu sloganlar atıldı. Bu sloganlar İran halkının afyonu, bu çok açık. Tastamam narkoz etkisi yapsın diye icat edilmiş!
Danışıklı dövüş oynanıyor!
Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum ama ben yine de hatırlatmak isterim: İran hem Batı ittifakının üyesi ülkelerle tersinden iyi ilişkiler içinde; hem de küresel sistemin muhalifi gibi görünen Rusya ve Çin gibi ülkelerle de derin ilişkiler içinde!
Çok büyük bir başarı bu! Takdir etmemek elde değil!
Fakat İran bu başarıyı kabiliyetlerinin dışında bir de şu an işgal ettiği tarihî ve coğrafî konumuna borçlu: Altın tepsi içinde sunulan muazzam imkânlar var İran’ın elinin altında.
İran, Sünnî dünyayı tam ortadan ikiye yaracak akîdevî / stratejik / teo-politik bir konuma sahip. İngilizler de, ABD’yi esir alan Amerikan siyonist vesayet rejimi de, İran’ın bu gücünün farkında ve iki asırdır İran’ın gücünü artırmak, önünü açmak, Batı emperyalizminin önündeki en büyük engeli, güçlü Ehl-i Sünnet Omurga’yı parçalamak, bunun için de Türkiye’yi ve Mısır’ı durdurmak, Irak ve Suriye’yi işgal edip İran’ı ve PKK terör devletini oraya yerleştirmekle meşguller.
İran, Amerika düşmanı değil, aksine Amerika’ya çok şey borçlu. Gücünü Amerika’nın kendisini düşman ilan etmesine, oradan da küresel sisteme meydan okuyan tek ülke İran imajını üretebilmesine borçlu.
Eğer İran gerçekten emperyalizme karşı savaşıyor olsaydı, Çin’in on yıllardır katlettiği Uygur Türklerine de sahip çıkar, Çin’e de lanetler yağdırırdı. Ama İran için Çin diye bir ülke yok, anlaşılan!
Keza Rusya da özellikle Suriye’de az mazlum kanı dökmedi! İran Rusya’yı bir kez olsun kınadı mı, diye sormayacağım. Sormayacağım çünkü bir taraftan İran, bir taraftan Rusya birlikte katlettiler Suriye’deki Sünnî mazlumları!
Aynı şey, Hindistan’da gerçekleştirilen Müslüman katliamı için de geçerli! İran, Hindistan için de tıpkı Amerika için bağırıp çağırdığı gibi neden “Kahrolsun Çin! Kahrolsun Rusya! Kahrolsun Hindistan!” diye bağırıp çağırmaz, dünyayı ayağa kaldırmaz? Niçin?
Türkiye güya Batı ittifakının bir üyesi. Ama Türkiye’deki bütün darbeleri Batı ittifakının askerî kanadı NATO üzerinden Amerikalılar yaptılar. Amerikalılar yaptılar deyince zihninizde ne canlanıyor bilmiyorum ama Yahudiler canlanmadığını biliyorum; en azından daha düne kadar böyleydi. Şimdi de böyleyse bir mesafe kat etmişsiniz demektir ey gönüllü Batıcı acenteler!