NATO, 75 yaşına girdi. 75. yaş toplantısının Washington’da yapılmış olması oldukça anlamlı ve mânidâr!
Neden peki?
Bunun nedenleri üzerinde kafa yormakta yarar var.
Gazze soykırımında İsrail terör devletini kınamak yerine destekledi bütün dünyanın lordları, küresel sistemin ağababaları! Küresel sistemin başağababası ABD devleti, bütün kurumlarıyla, İsrail’in yanında olduğunu gösterdi. Bütün o ayartıcı, içi boş “insan hakları, özgürlükler ve demokrasi” söylemlerine rağmen.
Yaşayan cins düşünürlerden Alain Badiou’nun Ahlâk başlıklı küçük ama nefis bir kitabı vardır. Kitapta ahlâksızlığı anlatır Badiou: “İnsan hakları, demokrasi ve özgürlükler” söyleminin Batı uygarlığının geldiği noktada ürettiği hegemonyayı meşrûlaştırmak için son derece ahlâksızca yöntemlerle kullanılan ayartıcı, sahte bir söylem olduğunu tartışır sarsıcı bir dille.
“İnsan hakları, özgürlükler ve demokrasi” söyleminin küresel sistemin zorbalığını maskelemek için başvurduğu ahlâksız bir yöntem olduğunu gösterir.
NATO’nun tarihî toplantısını Brüksel’de değil de Washington’da yapması pek çok bakımdan anlamlıdır ve üzerinde kafa yorulmayı hak eder: Öncelikli olarak, bu, ABD’nin, Yahudilerin kurduğu ve / veya güttüğü en önemli imparatorluk olduğunu, küresel sistemin merkez beyninin bir yarısını Yahudiler’in oluşturduğunu gözler önüne serer. Diğer yarısı ise İngiliz aklının kontrolündedir.
Dahası, toplantının Gazze’deki Yahudi soykırımına rağmen inadına soykırımcı İsrail’i en çok destekleyen, bütün gücünü seferber ederek destek veren Yahudi’lerin gizli devleti ABD’nin başkenti Washington’da yapılması ve dünyanın vicdanını yok sayan, ayaklar altına alan Gazze’de 40 bin civarında kadın, çocuk ve yaşlının naklen, canlı canlı, dünyanın gözü önünde katledildiği bir insanlık suçunun gündeme bile alınıp da kınanmaması, bu soykırımın nasıl durdurulabileceği konusunda tek kelime edilmemesi, Gazze konusunun göz göre göre gözardı edilmesi NATO için, Batı ittifakı için, Batı uygarlığı için tarihe geçen kapkara bir lekedir. Bu kara leke yeri ve zamanı geldiğinde suratlarına çarpılacaktır.
NATO’nun tarihî toplantısının Brüksel’de değil de Washington’da yapılmasının bir diğer sebebi, NATO’nun Yahudi-İngiliz ittifakının zirveye ulaştığı bir kurum olmasıdır. En önemli, en etkili küresel kurumların başında gelen bir kurum olması bu örgütün. Sorun, küresel sitemde yaşanan temel problem, küresel sistemin kimin kontrolünde olduğu sorunudur. Gazze soykırımının gerisinde de, Ukrayna üzerinden Üçüncü Dünya Savaşı söylemlerinin dünyanın gündemine zoraki olarak girdirilmesinde de küresel sistemdeki Yahudi-İngiliz iktidar savaşı yatıyor.
Küresel sistem, Yahudi-İngiliz ittifakı olarak sürüyor İngiliz imparatorluğunun (fiilen olmasa bile) resmen tarihe karışmasından bu yana. İngilizler, ABD’deki Yahudi hegemonyasını kabul etmek zorunda kaldılar iki dünya savaşından sonra tattıkları ağır küresel yenilgilerden sonra.
Ama çekilmediler İngilizler bizim gibi. Alttan alta geliyorlar... Özellikle Müslüman coğrafyanın ciğerini bilen, (o yüzden ciğerini söken) aşağılık adamlar İngilizler olduğu için küresel sistem varlığını Müslüman coğrafyanın (özellikle de bu coğrafyanın tarihî olarak tabiî başı, lideri, önderi olan Türkiye’nin) küresel sisteme boyun eğmeyen, direnen, yeni bir sistem kurma potansiyeline, tarihî tecrübesine, medeniyet birikimine ve derin öfkesine sahip olan tek coğrafya olduğunu bilerek dünyanın kaderini bu coğrafya üzerinde oynadıkları asırlık oyunlarla belirlemeye çalışıyorlar.
İngilizler, çekilmediler. Bölgeyi dizayn etmeye devam ediyorlar! Yahudiler paranoyak oldukları için bağırıp çağırıyorlar, öfkelerini gizlemiyorlar ama İngilizler ise sakin, sinsi ve sabırlı oldukları için kalıcı, sinsi ve uzun vadeli planları Yahudiler değil İngilizler geliştiriyorlar!
İslâm’ın gelişinin nasıl durdurulabileceğini en iyi İngilizler biliyor!
Küresel Batı hegemonyasının önündeki engelin Çin veya Hindistan ya da Japonya değil İslâm olduğunu, İslâm’ın hâlâ canlı ve diri olduğunu destansı Gazze direnişinin açıkça ispatladığını en iyi İngilizler görüyor! İslâm’ın uzun vadede nasıl dize getirilmesi gerektiğini, İslâm’sız Türklük, İslâmsız Kürtlük, İslâmsız Araplık ve İslâmsız İslâm gibi projeleri adım adım nasıl hayata geçirebileceklerini en iyi İngilizler biliyor!
İslâm dünyasının halkları hızla sekülerleştirilecek, hazperestlik çukuruna sürüklenecek, böylelikle İslâm’ın direnişçi ruhu yok edilecek, İslâm dünyasının yeni çıbanbaşı İran’ın önü alabildiğine açılacak, Şiî yayılmacılığı ve terörü, İslâm dünyasına kan kusturacak şekilde büyütülecek… Bütün bu projelerin gerisinde en az iki asırdır İslâm’la her alanda savaşan İngilizler var.
NATO, gerçekten “özgürlük, demokrasi ve özgürlükler” ilkeleri üzerinde yükselen bir kurum olsaydı, tek gündemle toplanırdı: Gazze! Gazze’deki soykırım!
Batı ülkelerinin ve küresel sisteme çeki düzen veren kurumlarının Gazze’deki soykırımı bırakınız durdurmak için bir adım atmalarını, aksine, İsrail terörünü ve katliamını sonuna kadar desteklenmeleri Batı uygarlığı’nın kendi ipini çekmesi anlamına gelir.
Tarihî NATO toplantısının Brüksel’de değil de Washington’da yapılması, hem İngilizlerin Avrupa’ya (özellikle de Almanya ve Fransa’ya) darbe vurmaları hem de Yahudilerin dünyaya “bu dünyanın ve küresel kurumların borazanı biziz!” diyerek meydan okumaları anlamına gelir.
Nedir bu peki?
Dünyayı, ilk bakışta, büyük bir felâketin eşiğine götürecek tohumların ekilmesi demektir bu elbette ki: Avrupa bilinçaltı büyük darbe yediği için Avrupa (temelde Almanya) bunun intikamını hem İngilizlerden hem de Yahudilerden alacaktır zamanla.
Ayrıca Yahudilerin Gazze’de soykırım yapmaları ve hükmettikleri NATO gibi küresel kurumlarda da bu soykırımı ağızlarına bile almamaları bütün insanlığın bilinçaltını patlatacak ve vicdanını delik deşil edecek bir gizli / psikolojik bir saldırıdır; ve bu gizli / psikolojik saldırının bedeli özelde Yahudiler genelde Batı uygarlığı ve zorba hegemonyası için çok ağır olacak.
En büyük haydut NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiği bir toplantı oldu Washington’daki 75. yıl toplantısı!