Gençlerimizin yüzde 29’u ne okula ne de işe gidiyor.
Ne okuyor, ne de çalışıyor yani, “Yaşar, ne yaşar ne yaşamaz!”
OECD, Bir Bakışta Eğitim Raporu’na göre Türkiye’de 15-29 yaş arasında ne okula ne işe giden gençlerin oranı yüzde 28,8. Aynı kategoride yer alan 20-24 yaş arasındaki gençlerin oranı ise yüzde 33,3.
Bu alanda birinciymişiz; “Boşta gezer genç nüfus oranı” en yüksek ülke, Türkiye.
Bir başka rakam;
Yüksek Öğretim Kalite Kurulu’nun verdiği yayımladığı verilere, 2018 ile 2022 yılları arasındaki 5 senede üniversiteyi “bırakanların” sayısı tam 1 milyon 957 bin!
Her yıl 350-400 bin evlâdımız, kazandıkları üniversiteyi “yarıda” bırakıyor!
“Boşluktaki” gençlik!
HHH
Otuz yaşına merdiven dayamış, işsiz ve okulsuz bir genç ne yapar?
İnsanın bir hedefi olacak, motivasyon kaynağı olacak.
Gayesi olacak.
Bunlar yoksa gideceği yeri rüzgârın belirlediği daldan kopmuş bir yaprak.
Gençlerin kahir ekseriyeti böyle.
Ellerine bir şekilde geçen paraları har vurup harman savuranları görüyorum.
“Niçin böyle yapıyorsun evlât?” diye sorduğumda…
“Abi, başka ne yapacaksın? Ne kadar biriktirirsem biriktireyim, bir ev alabilmem mümkün değil, şöyle doğru dürüst bir araba alabilmem bile mümkün değil!” yollu cevaplar veriyorlar.
Devirler değişti.
Biz hayata böyle bakmazdık; “Damlaya damlaya göl olur!” derdik.
Şimdilerin çoğunluğu oluşturan gayesiz gençleri, çalışarak, tasarruf ederek bir yerlere gelmenin mümkün olmadığını düşünüyorlar.
Evlenip yuva kurmak da, çokları için macera.
Eskiden boy boy çocuklarımız olsun isterdik.
Dede olacağımız yaşların hayalini kurardık.
Çoluk çocuk, torun torba gelmiş bir bayram günü…
Elinizi öpüyorlar.
Şimdilerde böyle hayaller kurulmuyor pek.
Ne güzel “aşk şiirlerimiz, şarkılarımız” vardı.
Şimdilerde, yenileri ya yazılmıyor ya da yazılanların yüzüne bakan yok.
“Aşk mı kaldı bu devirde?”
Çok yakın arkadaşımızın kızının evliliğine şahitlik etmek üzere, nikâh salonuna gittik.
Bir başka salonda da, nikâh kıyılıyordu.
Oradaki sohbetler takıldı kulağımıza;
“Şimdiki gençler de, Allah korusun bir seneye kalmadan boşanma aşamasına geliyorlar!”
Durum gerçekten böyle, evlenmelerinin üzerinden 6 ay geçmeden boşanmaktan bahseden gençleri görüyoruz.
Ne çabuk da bıktınız birbirinizden!..
Gençlik her şeyi çabuk tüketiyor.
Boşluktaki hayatlar, bir araya gelince çarpışmalar kaçınılmaz oluyor.
Eşlerden biri sinirlenince, diğeri geri vites yapacak.
Karşı tarafı da düşünecek.
Yok, “İlle de ben!”
İnsan, severse kıyamaz.
Varlığının bir başkası için “mutsuzluk” kaynağı olması ne kötü bir durumdur!
Gençler, birbirlerine zehir ediyor hayatı.
Bunu gören diğerleri de, “Bekârlık sultanlıktır!” modunda, orada burada takılıyor.
İşte, ne okula gidiyor, ne de işe!
OECD Raporu’ndan yazı girişinde bahsettik;
Gençlerin yüzde 30’u işsiz ve okulsuz.
Okulluların yüzde 80’inin de aynı durumda olduğunu söyleyebiliriz. Milyonlarca vatan evlâdı, liseye mecburi olduğu için gidiyor, üniversiteye niçin gittiğini ise hiç bilmiyor!
Kalbi, bedeni, ruhu, boş olan, boşlukta olan genç ne yapar?
Allah muhafaza; gençlerimizi içine çekmek isteyen “sapkın akımlar”dan birine kapılıp gitmek de var!..
Boşluktaki insanları kapmaları ne kadar kolay değil mi?
İnsanlar, içlerindeki çaresizlik duygusundan, boşluktan, ümitsizlikten kurtulabilmek için olmadık arayışlara girebiliyorlar.
“Kimliksizlik” çok kötü bir durum.
İnsanoğlu sosyal bir varlık, mutlaka bir topluluğa ait olmak ister.
Katıldığın topluluk, hayra mı hizmet ediyor şerre mi?
“Gayesiz genç” hayır ve şer kavramları üzerinde tefekkür etmediği ve gittiği yolun sonunda nasıl bir “felâket tablosu”nun olduğunu hesap edemediği için her yere sürüklenebilir.
Çetelerin, terör örgütlerinin tam da istediği tablo, motivasyonu olmayan gence “yepyeni” bir kimlik kazandırıyorlar.
Genç, kendisini bir “zehir”e teslim ediyor.
Ne okuyan ne de çalışan milyonlarca gencimizden kaçı, “şer odakları”nın ağına düşmüştür kim bilir?
***
Politikada günlük tartışmalar olur geçer.
Dün birbirini yiyen politikacılar bugün can ciğer kuzu sarması olur.
Bu politikanın ruhunda var.
Biz, “politika”nın anaforuna kapılmış giderken; karşılıklı atışmalar üzerine geyikler yaparken…
Esas meseleleri atlıyoruz.
Gençlik boşlukta.
Birçoğu evlenmeyi düşünmüyor.
Evlenenlerin çoğu, bir sene dolmadan boşanmaktan bahseder hale geliyor.
Gençlerimizin neredeyse üçte biri ne okur, ne çalışır pozisyonda.
Ne yaşar, ne yaşamaz, gün geçiriyor.
Terör örgütlerinin kol gezdiği bir coğrafyada, boşluktaki milyonlarca gencimiz!..
Evlenenler çocuk yapmak istemiyor, ya da en fazla bir, hadi taş çatlasa iki çocuk diyor.
Ama istememekten, ama para yetirememekten.. Durum bu.
Nüfusumuz hızla yaşlanıyor.
Pek çok sektörün emek talebini “sığınmacılar” karşılıyor.
Sıkıntı gittikçe büyüyor ve biz bu duruma bir çare bulamıyoruz, bırakın bulmayı, gündemimize bile almıyoruz!..
***
Şu parti, bu parti meselesi değil.
“Beka” meselesi!..
Böyle giderse…
Gidişatı değiştiremez, işleri
toparlayamazsak yani… Allah muhafaza!