Ellerindeki hakiki silahları “oyuncak tabanca” gibi kullanan tipleri görüyorsunuz.
Hepsi gerçek.
Herifin biri, masasında kuruyemiş yiyor keyifle…
Önünde içki bardağı…
Gayet sakin…
Çıkartıyor silahını ve arkasında oturan adama saydırıyor.
Sonra da rahat tavırlarla yürüyor.
Birisi, sokak ortasında kurşun yağdırdığı adamın cesedini dövüyor, çevirip çevirip cesede vuruyor!
Bir başkası, kendi halinde duran polis memurunun arkasından yaklaşıyor ve elindeki kesici aletle ensesini deliyor…
Altı yaşındaki bir çocukcağız, oyun oynarken sokakta çatışanların kurşunlarına hedef oluyor, hayatını kaybediyor.
x
Arabaların torpido gözlerinde tabancalar, her an ateşlenmeye hazır.
“Yol verdin, vermedin!” takışmalarında çeneler konuşurdu…
Sonra levyeler, sopalar konuşmaya başladı.
Şimdi, anında…
Dan, dan, dan!
Ben, bu işlerden uzak duruyorum.
“Aman ha, ruhsatlı muhsatlı.
Sinirlendirildiğim bir anda tutar, tetiğe basarım, sonra ebedi azap!” diyerek kaçıyorum.
Amma velâkin, silâhlanma yarışı varsa, ne yapacaksın?
“Polise” mi haber vereceksin?
Elbette ama…
Onlar da “Abi, biz yakalıyoruz, ertesi gün karşımızda serseri!” diyor!..
Bu durumda ne yapacaksın?..
X
Öğretmenler canlarımız…
Bu ayın 24’ünde hep birlikte, Öğretmenler Günü’nü kutlayacağız.
Gece de fener alayları düzenlenir belki, yaşasın öğretmenlerimiz!
Onlardan biri ile konuşuyorum...
Diyor ki…
“Bizim haller pek kötü be Serdar Hocam!”
X
Nesi kötü?
Maaşlar iyi, hafta sonu tatil, yazları tatil, bir dolu tatil…
Eskiden pazarlarda limon satardı öğretmenler, limon!
“Bırak dalga geçmeyi Hocam, ben maddi meselelerden bahsetmiyorum. Oraya gelince, İstanbul’daki Ankara’daki ev kiralarından başlar, çarşıya pazara girerim… Ama neyse, esas dert bu değil.
Esas dert, sınıflarda okumak isteyen istemeyen gençler, bir arada.
Siz de yazıyorsunuz, 12 yıl mecburi eğitimden dolayı, herkes liseye gidiyor.
Ondan sonra da, lise gibi üniversitelere gidip vakit öldürmeye hazırlanıyor.
Milyonlarca, milyonlarca üniversite öğrencimiz var!
Her neyse, genç okumak istemiyor da, zorla liseye gönderiliyor ya…
Patlayacak yer arıyor!
En ufak lâf etsen, iki misliyle karşılık veriyor!
Daha fazla lâf etsen, babaları, dayıları, hatta dışarıdan akrabalık bağı bulunmayan ‘bıçkın abi’leri geliyor okula!
Vay, sen benim aslanıma nasıl lâf edersin!
Sosyal medya çağı, bir düştün mü yandın!..
Bir de, bu gençlerin dışarıda takıldıkları var…
Akşam, eve gidiyorsun değil mi?
Kafanda bir dolu endişe…
Ya köşe başından çıkıverirlerse?"
X
Bir memleketin postanesi neyse hastanesi de odur.
Sadece okullarımızdaki öğretmenler mi, güzel güzel okumaya çalışan öğrenciler mi?
Bebek bekleyenler de tedirgin.
Biz unuttuk ama, onlar unutmadı “Yenidoğan Çetesi!” gündemini!..
Öyle şeyler yazıldı ve söylendi ki…
Bebek bekleyen her aile tedirgin!
x
Her yerde endişe…
Herkes birbirinden şüpheleniyor.
Eskiden, muhabir arkadaşlardan “filanca konuda uzmanlardan görüş almalarını” isterken ayrıntıya girmezdik pek.
Şimdi…
“Aman dikkat Fetöcü olmasın, aman dikkat başka ahlâksızlıkları olmasın, aman dikkat sapkın olmasın, aman dikkat düşman aile düşmanı olmasın, aman dikkat bölücü olmasın, aman dikkat kuzu postuna bürünmüşlerden olmasın, aman dikkat yalaka, kaypak olmasın, aman dikkat femifaşist olmasın, aman dikkat fondaş olmasın, aman dikkat etki ajanı olmasın!” diye uzun uzun tembihlemek gerekiyor.
Ne kadar zor değil mi, görüş alacak kişileri bulmak!
Bazı televizyonlar da, “Ne me lâzım, adam arızalı çıkar filan” diyerek hep aynı kişileri çıkartıyor olmalılar yayınlarına!
Her tarafta dert!
AK Parti’den dönemler boyunca vekillik yapmış eski meslektaş Şamil Tayyar, bir ara “FETÖ Borsası”ndan bahsetmişti…
Yeni Akit’in manşetini gördüm:
“Nafaka Borsası!”
Nafaka işinin de borsası kurulmuş…
Eyvah!
Süresiz nafaka, istismarcıların geçim kapısı olmuş!
Eyvah!..
X
İstismarcılar, avukatlara başvurup, “Evlenip boşandıktan sonra kaç para nafaka alırım!” diye soruyorlarmış!..
“Evlenmeden önceki mallardan da hak sahibi olabilir miyim?” diye soruyorlarmış…
Eyvah!..
X
Siz, daha evlenmeden para pul hesabına girmişseniz…
O evlilikten ne hayır gelir?
O evlilikten doğan bebekler nasıl yetiştirilir?
Sahi…
Yöneticilerimiz, en yetkili yöneticilerimiz, en etkili yöneticilerimiz defalarca söz verdiler değil mi, bu “Süresiz Nafaka” uygulaması kalkacak diye!
Yıllardır, defalarca söz verdiler de…
Olmuyor işte!
Neden olmuyor, acaba?
Bendeniz sık sık “MANEVİ VATAN tehlikede!” diyorum ama…
Yerli ve milli “denilen” medyada yer bulanlardan çok azı giriyor toplara!
Niçin girmiyor acaba toplara, bu arkadaşlar?
Herkes her şeyi biliyor da aslında!..
Çok azı söylüyor kavanoz dipli “menfaat” dünyasında!