AK Parti, 2019’da kaybettiği İstanbul ve Ankara’yı CHP’den geri alabilecek mi?
Her iki CHP’li büyükşehir belediye yönetiminin ‘kötü’ performanslarına baktığınızda, “Böyle bir sorunun gündeme bile gelmemesi lâzım!” diyorsunuz.
“AK Parti, İstanbul ve Ankara’yı kazanacak, bu belli de, acaba ne kadar fark atarak kazanacak?” diye sormamız gerekiyordu aslında.
Gelinen nokta öyle değil.
Çok çekişmeli geçmesi bekleniyor her iki seçimin de, CHP’li belediye yönetimlerinin olanca başarısızlıklarına rağmen.
Öyle bir başarısızlık tablosu ki bu, en koyu CHP seçmenine “Yapılanlardan şöyle dişe gelir üçünü sayar mısın?” diye sorduğunuzda karşılık alamıyorsunuz.
Oylarını “mevcuda” vereceklerini söyleyenlerin büyük bir bölümü “Erdoğan karşıtlığı” ile motive oluyor.
Bu çok etkili bir motivasyon kaynağı…
Ak Parti bu seçimde ağır bir yenilgi aldığı takdirde, ülkenin “erken seçime” gitmesi mümkün olabilirmiş…
Hatta…
“Bu seçimi alalım, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri en geç 2026’da tamam!” diyenleri görüyorum.
O tarafın motivasyon kaynağı belli.
Ya, AK Parti’nin?
Özellikle İstanbul ve Ankara’nın CHP’li yönetimlerden kurtulmasını sağlamak..
“Fetret Dönemi”ni sona erdirmek..
Bunlar bir ölçüde motive ediyor.
“Milliyetçi” söylemlerin bu seçimdeki etkisi nispeten az.
“CHP’nin HDP/DEM ile işbirliği” vurgusu yine var ama, dozu epeyce azalmış halde.
“DEM’in CHP’li adaylara gidecek oyları bölme ihtimali” göz önünde bulunduruluyor.
İYİ Parti seçmenini kızdıracak çıkışlardan da uzak duruluyor.
İstanbul’da DEM, Ankara’da ise İYİ Parti’nin muhalefeti bölmesiyle, seçimin kazanılabileceği söyleniyor.
İMAMOĞLU VE YAVAŞ KAYBEDERSE, CHP İYİCE KARIŞIR!
İstanbul ve Ankara evet, AK Parti bu ikisini geri alabilirse, muhalefetteki dağılma iyice hızlanacak.
CHP’de yeni bir “koltuk mücadelesi” süreci başlayacak.
“Olmaz” demeyin; Kemal Kılıçdaroğlu ortaya çıkıp, rövanşı almak için elinden geleni yapacak.
Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel arasındaki kriz, iyice görünür hale gelecek.
İyi Parti, seçimden oy oranı azalmış bir halde çıksa bile “üçüncü yol” için hareketlenecek.
CHP ile DEM’in yolları, bu ilişkinin her ikisine zarar verdiği çok daha bir net şekilde anlaşılacağından tamamen ayrılacak.
Öte yandan, ortam, “ekonomi yönetimi”nin politikalarını rahatlıkla yürütmesi için çok daha müsait hale gelecek.
Önünde dört yıllık bir seçimsiz dönemin olması, daha rahat hareket etmesini sağlayacak.
X
AK Parti’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybetmesi halinde, iktidar üzerindeki baskının iyice artacağını, alttan alta yürütülen Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrası döneme hazırlık çalışmalarının görünür hale gelmeye başlayacağını söyleyebiliriz.
Yani, bu yerel seçim, yerel seçimden çok daha fazlası anlamına geliyor.
Çok çok daha fazlası.
Bilhassa İstanbul ve Ankara’dan…
Tabii, en fazla da İstanbul’dan çıkacak sonucun ne kadar önemli olduğunu uzun uzun izaha gerek yok.
Her seçim sürecinde olduğu gibi, hali hazırdaki oy dağılımını tahmin etmeye ise gerek var.
Şunu ifade edebilirim ki, AK Parti adayı belli değilken yaptığım simülasyonlarda Ekrem İmamoğlu –çok başarısız bir belediye başkanlığı dönemi geçirmesine rağmen- epeyce önde çıkıyordu.
Murat Kurum isminin açıklanmasından bu yana geçen sürede, bu farkın iyice kapandığını söyleyebilirim.
DEM aday çıkartırsa, Ekrem İmamoğlu’na gidecek oyların en az beş puanı kaçar.
Yeniden Refah Partisi ile seçim işbirliği sağlanabilirse oradan da hiç de azınsanmayacak bir katkı gelir.
AK Parti, Murat Kurum ve “iktidara destek veren” geleneksel ve sosyal medya unsurları büyük hatalar yapmazsa, İstanbul’u geri almaları çok da zor olmaz.
DEM’in CHP’ye gidecek oyları bölmesi ve Yeniden Refah Partisi’nin Murat Kurum’a destek vermesi halinde bile Ekrem İmamoğlu’nun şansının olduğunu söylüyorum, evet.
Bu ihtimal var, zira, İstanbul’un, önce Milli Görüş’ün, ardından da Ak Parti’nin kalesi niteliğindeki yerlerinde sosyoloji epeyce değişti.
Üsküdar ve Eyüp bunlara misal.
Yeni ve lüks mekânlara yerleşenlerden muhafazakâr siyasete gelen destek, eski sakinlerin çok ağırlıkta olduğu dönemlerdeki desteğin oldukça gerisinde.
Fatih gibi, geleneksel olarak “muhafazakâr siyasete” destek veren bir ilçede bile, kaymaları görüyorum.
Benim yetiştiğim Fındıkzade, Haseki, Aksaray, Laleli hattında, “yerli halktan” çok daha fazla, sığınmacıları görüyorsunuz.
Bunun meydana getirdiği tepki var.
Bir de, buralarda kiralar 15, 20 bin liradan başlıyor.
Önce Milli Görüş, sonra da Ak Parti siyasetini taşıyan insanların büyük bir bölümü, Fatih’te, Eyüp’te, Üsküdar’da barınabilecek durumda değil.
Onların önündeki en büyük ihtimal, “kasabalarına” göçmek.
Bunu yapanların sayısı hızla artıyor.
Bu durum da siyasetteki dengeler üzerinde etkili oluyor.
Geçen seçimlerde, hem İstanbul hem de Ankara’da büyükşehir belediye yönetimlerinin başarısızlıklarına rağmen, CHP’nin ve Masa’nın adayı Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın Adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan fazla oy almıştı malûm.
Sebepler belli:
Hızla artan enflasyon ve özellikle de kiralar…
Hayat yokuşunun giderek dikleşmesi, iktidarın karşısına bir fatura çıkarttı.
Bu faturanın çok ağır olmasını engelleyen ise, Yüzyılın Depremi’nde yıkılan illerimizin tercihi Erdoğan’dan yana kullanması oldu.
Bu seçimde bakalım neler olacak, hane halkı ekonomisinin İstanbul ve Ankara’nın seçimine etkisi ne düzeyde olacak?
X
Bir başka mesele…
Yuvaların hızla yıkılması, insanların “bireysel” yaşamayı tercih eder olmaları da, muhafazakar siyasetin aleyhine gelişen bir durumu ortaya çıkartıyor.
Muhafazakar siyaset, mahalle esnafından, komşuluk ilişkilerinden, gelenekten beslendi uzun yıllar boyunca.
Dağılmış ailelerde, geleneklere bağlılık da azalıyor, malûm.
Geleneklere bağlılık azaldıkça, muhafazakâr siyasete destekte aşınmalar oluyor.
Bu aşınmaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karizmatik liderliği bir ölçüde frenliyor.
Bununla birlikte, toplum sosyolojisindeki değişimlerin, Ak Partili adayların önündeki en önemli engeller arasında olduğunu söyleyebiliriz.
X
Ankara için Turgut Altınok faktöründen bahsetmiştik.
Adaylığı açıklanmadan epeyce önce ifade ettiğim gibi, Ankara ‘dan “en fazla oyu çıkartabilecek” olan AK Parti-Cumhur İttifakı Adayı Turgut Altınok.
“Şu anda kesinlikle önde mi?” diye soran olursa…
Ben öyle, net bir durum görmüyorum.
Çok başarılı, her bakımdan dört dörtlük bir kampanya süreci geçirilebilirse…
Mansur Yavaş geride bırakılabilir.
Hem İstanbul, hem de Ankara’da çok zorlu bir yarışlar...
x
Bir günlük rehavetin bile kaybettirebileceği kadar zorlu.