Serdar ARSEVEN
Köşe Yazarı
Serdar ARSEVEN
 

18 Yaş dolana kadar, kızlı-erkekli MECBURÎ EĞİTİM!

Bu konu üzerinde epeyce durduk malûm; şu 12 yıl mecburi eğitim meselesi. Biz “kesmek” istedikçe… Tribünlerden “Bir daha, bir daha!” tezahüratı yükseliyor. Nasıl keselim, kesilecek mesele mi? x Okumak isteyen, istemeyen… Bütün çocukları 6 yaşında alıp 18’lerini bitirene kadar okula gitmeye mecbur ediyorsunuz… Sonra… Kahir ekseriyetini “mesleksiz diplomalı” olarak “azat” ediyorsunuz. Öte yandan… Memleketin dağını taşını da üniversite doldurmuşsunuz… Kapılarını “üç beş soru yapabilen” herkese açtığınız üniversitelerde, milyonlarca (Sayın Cumhurbaşkanı’nın son açıklamasına göre 7 milyonun üzerindeki) genci topluyorsunuz… Hayatı iyice öteleyen bu gençler, ortalama 24 yaşında çıkıyor oralardan. Kahir ekseriyeti, bu sefer daha “böyyük” diplomalı işsiz! Milyon milyon öğrenci mezun oluyor her yıl. İstemediğiniz kadar avukat, istemediğiniz kadar mühendis, her bölümden istemediğiniz kadar “etiketli mesleksiz!” Sonra? Hadi, bakalım “Devlet Kapısı”nda yığılma! KPSS’yi kazan, OHASE’yi kazan.. Torpil ara… Onun bunun karşısında düğme ilikle, el kavuştur… Bin türlü yalakalık yap ki, “Devlet Kapısı”na kapak atabilesin!.. Bir yolunu bulup Devlet’e kapak atabilenler, gemilerini kurtaran kaptanlar!.. Ya diğerleri? Onlar için de, özel sektör… Mesleksiz diplomalı için, orası da… Fincanı taştan oyarlar, İçine de bade koyarlar!.. X Biz bunları yazınca… Öğretmenler, veliler arıyor… Öğrenciler aramıyor!.. Onlar için hayat biraz hoş, biraz da boş!.. “Arasam ne olacak ki?” diye düşünüyorlardır belki de! Olsun… Yine de yazalım. Belki de, birileri duyar! Duymasa da “Dedik, dedik, dinlemediniz, ahan da bu günlere geldiniz!” deriz. Tarihe not düşmek meselesi! 12 Yıl mecburi eğitim. Bu o kadar önemli mi? Yani, eğitim dünyasındaki sıkıntılar mecburi eğitimin süresinin çok uzun olmasından mı kaynaklanıyor? Yok, hayır, hepsi değil elbet ama büyük bir bölümü öyle. Marifet eğitimin süresindeyse, 12 yılı 18 yıla çıkartın oldu olacak? Yok, öyle değil. Bugün, yerlerine benzerlerini koyamadığımız pekçok kaliteli devlet ve millet adamı mecburi eğitimin sadece 5 yıl olduğu dönemlerde yetişmedi mi? Eğitim, önce 8, sonra 12 yıl oldu da ne oldu? 12 yıl, onun da çoğu, veli toplantısı, bayram hazırlığı, tören, mören, uzunlu kısalı tatiller... Test, tost… Servis, kantin… Harala, gürele… Buyur sana 18 yaş!.. x Bizim zamanımızda, mecburi eğitim, 5 yıl idi. Sonra, 28 Şubatçılar, bunu kesintisiz 8 yıla çıkarttı. Sonra… "2012-2013 Sezonu"nda, 12 yıl oldu, kesintili haliyle. O günlerde söylenen, eğitimin süreci uzadıkça kalitenin artacağıydı. Hem zaten, “katsayı” engeli de ortadan kalkıyordu, dolayısıyla meslek eğitimi, ve dahi imam hatip eğitimi coşacaktı. Ne yazık ki, bugünkü tablo işlerin hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Siz, okumak isteyenle okumak istemeyeni, kızlı-erkekli 18 yaş dolana kadar okula mecbur ediyorsunuz. Okumak istemeyenle isteyeni aynı sınıfta buluşturduğunuzda, ortaya “armoni” çıkmıyor, “kaka-foni” çıkıyor. Okumak istemeyen, ortamın huzurunu bozuyor… Okumak isteyen, okuldan soğuyor!.. Öğretmenin işi gücü, “Sus kızım, sus oğlum!” oluyor!.. Mecburen okula giden çocuk, biraz güçlenince… Etrafa açılınca… Gücünü göstermek isteyince… İşler karışıyor! Öğretmenler, “arkası güçlü” gence bulaşmak istemiyor!.. Olan garibanlara oluyor!   Öyle veya böyle, hepsi bir şekilde çıkıyor okuldan. Kahir ekseriyet mesleksiz… X Haksızlık etmeyelim… Hani, gitmek isteyenler için “mesleki eğitim merkezleri, meslek liseleri filan” var… Var da… Oralardan çıkanların çoğu, yapmıyor ki yarım yamalak eğitimini gördükleri mesleği. Meslek eğitimi “öğrenci başına maliyeti” en yüksek eğitim. Buraya yapılan yatırımın yüzde 80’i israf, şimdiki haliyle. İşi bilen eğitimciler, “Haftada 4 gün iş, bir gün okul!” modelinin işe yaradığını söylüyor; piyasadaki ustalar ise, verimin çok düşük olduğunu… Bunun sebebi ne? Belki de şu: Meslek okullarına, genellikle “haşarı” çocuklar gönderiliyor. Onlar da bir araya gelince, ortaya tam anlamıyla “yaramazlar ordusu” çıkıyor! Oralardaki “gerçekten meslek öğrenmek isteyen” çocuklar da güme gidiyor!.. E, öyle… Yaramazlarla uslular bir araya geldiğinde… Yaramazlar, usluları bozar! Bozamasa da, ortamın huzurunu bozar! x Ben, dört-beş seneden sonra “zorla” okula gitmenin faydalı olacağına inanmıyorum. Önümdeki misaller de, bu inancımı kuvvetlendiriyor. Meslek eğitimi de, mecburi eğitimden olmamalı yani. Bir mesleğe kabiliyeti olanlar, oralara yönlendirilmeli. Oralarda da, sadece meslek eğitimi almak isteyenler olmalı. Aslına bakarsanız, bu “yeteneğe göre yönlendirme” işini becerebilsek, işi baştan çözmüş olacağız. Araştırmalar, yetenek ve ilgi ile meslek buluştuğunda ortaya “huzur” tablosunun çıktığını gösteriyor. İşini sevmeyen biri, o işte yarım saat fazladan çalışsa morali bozulur. İşini seven biri ise, mesai saatlerini unutur. İşini sevmeyen kişi, sürekli olarak mızırdanır durur. İşini seven kişi ise, sürekli olarak kendisini geliştirmeye bakar. Öğrendikçe, öğrenmek ister. İşini sevmeyen kişi, sürekli olarak “yeni bir sektör” arayışında olur. İşini seven kişi ise, o sektörde ilerlemenin yollarına yoğunlaşır. İşini sevmeyen kişi, insan ilişkilerine fazla önem vermez, etrafını kırar döker. İşini seven kişi ise, kısa mesafe değil, maraton koşucusu olduğunun bilinciyle hareket eder, etrafıyla ilişkilerini buna göre kurar…   Bizde… Devlet değil de “Dövlet!” kafası var. Mecbur etme, sevdir!.. Sevdiği alanları keşfetmesine yardımcı ol, önünü aç!.. X Yok… Aaaah!.. Olmaz!.. İlle de 18 yaşına kadar okula çakılı kalacak!.. Sonra… Bir 5-6 yıl da “lise” tipli üniversitelerde vakit öldürecek… Sonra… Gidip ona buna yalvaracak!.. Sonra… Biz… Piyasada “usta” bulamayacağız… Sonra… Gençlerimizi, başıboş sosyal medya, başıboş televizyonlar üzerinden kışkırtacağız… Sonra… Boşluktaki gençlerimiz, abuk sabuk işler yaptığında da… Hep birlikte “linç” edeceğiz!   Bir yandan da… “Bizim nüfus hızla yaşlanıyor arkadaş! Boşanmalar artıyor, evlenmeler azalıyor… Bu gidiş nereye arkadaş!” diye şikayet edip duracağız! Aferin bize!.. Bravo bize! X Ha, buraya kadar hep kötüledik, eğitimin "herkes için 12 yıl mecburi" olmasını!.. Herkes için kötü değil tabii… Mecburi eğitimin bu kadar uzun süreli olmasından çok kazançlı çıkan kesimler de var!.. x O kesimlerden olsaydık… Modelin eğitime ne kadar zarar verdiğini gördüğümüz halde, susar mıydık acaba? İnsanoğlu bu, her şey beklenir!
Ekleme Tarihi: 14 Ekim 2024 - Pazartesi
Serdar ARSEVEN

18 Yaş dolana kadar, kızlı-erkekli MECBURÎ EĞİTİM!

Bu konu üzerinde epeyce durduk malûm; şu 12 yıl mecburi eğitim meselesi.

Biz “kesmek” istedikçe…

Tribünlerden “Bir daha, bir daha!” tezahüratı yükseliyor.

Nasıl keselim, kesilecek mesele mi?

x

Okumak isteyen, istemeyen…

Bütün çocukları 6 yaşında alıp 18’lerini bitirene kadar okula gitmeye mecbur ediyorsunuz…

Sonra…

Kahir ekseriyetini “mesleksiz diplomalı” olarak “azat” ediyorsunuz.

Öte yandan…

Memleketin dağını taşını da üniversite doldurmuşsunuz…

Kapılarını “üç beş soru yapabilen” herkese açtığınız üniversitelerde, milyonlarca (Sayın Cumhurbaşkanı’nın son açıklamasına göre 7 milyonun üzerindeki) genci topluyorsunuz…

Hayatı iyice öteleyen bu gençler, ortalama 24 yaşında çıkıyor oralardan.

Kahir ekseriyeti, bu sefer daha “böyyük” diplomalı işsiz!

Milyon milyon öğrenci mezun oluyor her yıl.

İstemediğiniz kadar avukat, istemediğiniz kadar mühendis, her bölümden istemediğiniz kadar “etiketli mesleksiz!”

Sonra?

Hadi, bakalım “Devlet Kapısı”nda yığılma!

KPSS’yi kazan, OHASE’yi kazan..

Torpil ara…

Onun bunun karşısında düğme ilikle, el kavuştur…

Bin türlü yalakalık yap ki, “Devlet Kapısı”na kapak atabilesin!..

Bir yolunu bulup Devlet’e kapak atabilenler, gemilerini kurtaran kaptanlar!..

Ya diğerleri?

Onlar için de, özel sektör…

Mesleksiz diplomalı için, orası da…

Fincanı taştan oyarlar,

İçine de bade koyarlar!..

X

Biz bunları yazınca…

Öğretmenler, veliler arıyor…

Öğrenciler aramıyor!..

Onlar için hayat biraz hoş, biraz da boş!..

“Arasam ne olacak ki?” diye düşünüyorlardır belki de!

Olsun…

Yine de yazalım.

Belki de, birileri duyar!

Duymasa da “Dedik, dedik, dinlemediniz, ahan da bu günlere geldiniz!” deriz.

Tarihe not düşmek meselesi!

12 Yıl mecburi eğitim.

Bu o kadar önemli mi?

Yani, eğitim dünyasındaki sıkıntılar mecburi eğitimin süresinin çok uzun olmasından mı kaynaklanıyor?

Yok, hayır, hepsi değil elbet ama büyük bir bölümü öyle.

Marifet eğitimin süresindeyse, 12 yılı 18 yıla çıkartın oldu olacak?

Yok, öyle değil.

Bugün, yerlerine benzerlerini koyamadığımız pekçok kaliteli devlet ve millet adamı mecburi eğitimin sadece 5 yıl olduğu dönemlerde yetişmedi mi?

Eğitim, önce 8, sonra 12 yıl oldu da ne oldu?

12 yıl, onun da çoğu, veli toplantısı, bayram hazırlığı, tören, mören, uzunlu kısalı tatiller...

Test, tost…

Servis, kantin…

Harala, gürele…

Buyur sana 18 yaş!..

x

Bizim zamanımızda, mecburi eğitim, 5 yıl idi.

Sonra, 28 Şubatçılar, bunu kesintisiz 8 yıla çıkarttı.

Sonra…

"2012-2013 Sezonu"nda, 12 yıl oldu, kesintili haliyle.

O günlerde söylenen, eğitimin süreci uzadıkça kalitenin artacağıydı.

Hem zaten, “katsayı” engeli de ortadan kalkıyordu, dolayısıyla meslek eğitimi, ve dahi imam hatip eğitimi coşacaktı.

Ne yazık ki, bugünkü tablo işlerin hiç de öyle olmadığını gösteriyor.

Siz, okumak isteyenle okumak istemeyeni, kızlı-erkekli 18 yaş dolana kadar okula mecbur ediyorsunuz.

Okumak istemeyenle isteyeni aynı sınıfta buluşturduğunuzda, ortaya “armoni” çıkmıyor, “kaka-foni” çıkıyor.

Okumak istemeyen, ortamın huzurunu bozuyor…

Okumak isteyen, okuldan soğuyor!..

Öğretmenin işi gücü, “Sus kızım, sus oğlum!” oluyor!..

Mecburen okula giden çocuk, biraz güçlenince…

Etrafa açılınca…

Gücünü göstermek isteyince…

İşler karışıyor!

Öğretmenler, “arkası güçlü” gence bulaşmak istemiyor!..

Olan garibanlara oluyor!

 

Öyle veya böyle, hepsi bir şekilde çıkıyor okuldan.

Kahir ekseriyet mesleksiz…

X

Haksızlık etmeyelim…

Hani, gitmek isteyenler için “mesleki eğitim merkezleri, meslek liseleri filan” var…

Var da…

Oralardan çıkanların çoğu, yapmıyor ki yarım yamalak eğitimini gördükleri mesleği.

Meslek eğitimi “öğrenci başına maliyeti” en yüksek eğitim.

Buraya yapılan yatırımın yüzde 80’i israf, şimdiki haliyle.

İşi bilen eğitimciler, “Haftada 4 gün iş, bir gün okul!” modelinin işe yaradığını söylüyor;

piyasadaki ustalar ise, verimin çok düşük olduğunu…

Bunun sebebi ne?

Belki de şu:

Meslek okullarına, genellikle “haşarı” çocuklar gönderiliyor.

Onlar da bir araya gelince, ortaya tam anlamıyla “yaramazlar ordusu” çıkıyor!

Oralardaki “gerçekten meslek öğrenmek isteyen” çocuklar da güme gidiyor!..

E, öyle…

Yaramazlarla uslular bir araya geldiğinde…

Yaramazlar, usluları bozar!

Bozamasa da, ortamın huzurunu bozar!

x

Ben, dört-beş seneden sonra “zorla” okula gitmenin faydalı olacağına inanmıyorum.

Önümdeki misaller de, bu inancımı kuvvetlendiriyor.

Meslek eğitimi de, mecburi eğitimden olmamalı yani.

Bir mesleğe kabiliyeti olanlar, oralara yönlendirilmeli.

Oralarda da, sadece meslek eğitimi almak isteyenler olmalı.

Aslına bakarsanız, bu “yeteneğe göre yönlendirme” işini becerebilsek, işi baştan çözmüş olacağız.

Araştırmalar, yetenek ve ilgi ile meslek buluştuğunda ortaya “huzur” tablosunun çıktığını gösteriyor.

İşini sevmeyen biri, o işte yarım saat fazladan çalışsa morali bozulur.

İşini seven biri ise, mesai saatlerini unutur.

İşini sevmeyen kişi, sürekli olarak mızırdanır durur.

İşini seven kişi ise, sürekli olarak kendisini geliştirmeye bakar.

Öğrendikçe, öğrenmek ister.

İşini sevmeyen kişi, sürekli olarak “yeni bir sektör” arayışında olur.

İşini seven kişi ise, o sektörde ilerlemenin yollarına yoğunlaşır.

İşini sevmeyen kişi, insan ilişkilerine fazla önem vermez, etrafını kırar döker.

İşini seven kişi ise, kısa mesafe değil, maraton koşucusu olduğunun bilinciyle hareket eder, etrafıyla ilişkilerini buna göre kurar…

 

Bizde…

Devlet değil de “Dövlet!” kafası var.

Mecbur etme, sevdir!..

Sevdiği alanları keşfetmesine yardımcı ol, önünü aç!..

X

Yok…

Aaaah!..

Olmaz!..

İlle de 18 yaşına kadar okula çakılı kalacak!..

Sonra…

Bir 5-6 yıl da “lise” tipli üniversitelerde vakit öldürecek…

Sonra…

Gidip ona buna yalvaracak!..

Sonra…

Biz…

Piyasada “usta” bulamayacağız…

Sonra…

Gençlerimizi, başıboş sosyal medya, başıboş televizyonlar üzerinden kışkırtacağız…

Sonra…

Boşluktaki gençlerimiz, abuk sabuk işler yaptığında da…

Hep birlikte “linç” edeceğiz!

 

Bir yandan da…

“Bizim nüfus hızla yaşlanıyor arkadaş! Boşanmalar artıyor, evlenmeler azalıyor…

Bu gidiş nereye arkadaş!” diye şikayet edip duracağız!

Aferin bize!..

Bravo bize!

X

Ha, buraya kadar hep kötüledik, eğitimin "herkes için 12 yıl mecburi" olmasını!..

Herkes için kötü değil tabii…

Mecburi eğitimin bu kadar uzun süreli olmasından çok kazançlı çıkan kesimler de var!..

x

O kesimlerden olsaydık…

Modelin eğitime ne kadar zarar verdiğini gördüğümüz halde, susar mıydık acaba?

İnsanoğlu bu, her şey beklenir!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yirmidortsaathaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi